ŞİMDİYE kadar kağıt üzerinde olağan favorilerden
Arjantin,
Fransa,
İngiltere ve
Almanya’yı seyrettik.
Bunlar içinde
Almanya favori gibi oynayan tek
takımdı. Birbirleri ile uyumları ile bir Milli Takım olmaktan çıkıp, bir klüp takımı gibi oynayan Almanlar sanki lig maçındaki gibi rahattı.
Öyle ki en önemli
oyuncuları Ballack’ın yokluğunu bile hissettirmeyecek kadar Almanvari oynadılar. Hatta benim için dikkat çeken taraf Ballack’sız Alman takımının öne doğru daha hızlı ve çabuk oynadığı oldu. Bunu ofansif organizasyonlardaki fazlalık ve etkide gördük.
Kupanın favorisi
Bütün bunlar içinde bir oyuncu varki hem Alman Milli Takımı’nın hem de Dünya Kupası’nın yıdızı olmaya
aday;
Mesut Özil. Yeteneklerini Alman disiplini ile birleştirmeyi beceren Mesut, Ballack’ın
erken vedasına sebep olur.
Tabi Khedira’yı unutmamak lazım. Bu iki oyuncunun Alman takımına çok şeyler kattığı ve katacağı ortada. Kısacası Almanya Kupa’nın favorisi olduğunun mesajını en net ve etkili veren takım oldu.
İşin gerçeği favorilerin sıkıcı maçlarından sonra Almanya maçı
futbol zevkimizi tatmin etti ve Dünya Kupası’nı izlediğimizi hissettirdi.
Grella sıradan
Bizimkilere gelince... Bizde olan
Lucas Neill ve G.Saray’a olma ihtimali olan Grella sahadaydı. Lucas’ın Mesut,
Klose,
Podolski ve Müller’den oluşan forvetler karşısında etkisiz kaldığı, Grella’nın ise sıradan bir oyuncu olduğunu gördük. Kewell hala ortada yok.
Avustralya zaten uzaktan gelmişti. Dönüş yolları uzun olduğu için şimdi yola çıksalar ancak eve giderler.