İyi, hoş... Birden kendini “halkın avukatlığına”
tayin ettin... Halkla nasıl, nerede, hangi hassasiyet temelinde kesiştiğini bilmesek de, bu makama çörekleniverdin.
İyi de, bu iş nasıl çözülecek?
İşsizlik ve
yoksulluk,
evet, ciddi bir meseledir. Girmeye can attığımız AB ülkelerinde bile, yüzde 20’lere varan bir
işsizlik oranı var.
Belki parti saflarına kattığın
Kamer Genç farkında değil ama çağ değişince böyle oluyor. Çağla birlikte birçok şey değişiyor... Üretim biçimi,
üretim alışkanlıkları, üretim ilişkileri...
Hatta, “üretim kalemleri” bile değişiyor.
Korkunç makinalaşma ve otomasyon, geride, “istihdam” gibi devasa bir sorunsal bıraktı. İnsanlık buna kalıcı ve etkin çözümler arıyor. Bulunabilen tek çözüm, şimdilik, “eğitim”le sınırlı... Eğitim ve meslek.
Bütün dünyanın uğraştığı ve didindiği bu sorunla
Kamer Genç’li
CHP nasıl baş edecek?
Boş arazilere
fabrika yaparak mı?
Ekonomiyi merkezileştirip amansız bir devlet kapitalizmine giderek mi?
Piyasa yokmuş gibi davranarak ve “piyasa rasyonalitesine” sırt çevirerek mi?
Kambiyo rejimini değiştirerek mi?
Durduk yerde “talep” yaratıp dünyada örneği görülmemiş yeni bir “arz”
modeline geçerek mi? Böyle bir model vardı da, biz neden duymadık?
Nasıl olacak bu iş?
Dünya, “boş arazilere fabrika yapma” alışkanlığından ve merkezi ekonomi uygulamalarından şelek şelek kaçarken, dahası “devlet kapitalizminin olumsuz izlerini” yok etmeye çalışırken, CHP halkın vergileriyle boş arazilere kondurulmuş fabrikalarda ne üretecek, kime satacak, kaça satacak, ne kazanacak, “
rekabet” sorununu nasıl halledecek?
Peki, Etro Kemal “özgürlükler” konusunda ne söylüyor?
Selefi
Baykal, “Zinhar 301. maddeye dokundurtmam” buyuruyordu.
İfade özgürlüğünün önünde önemli bir engel olarak duran 301 ve sair maddeler konusunda kendisi ne tür bir “yasal ve anayasal iyileştirme” öngörüyor? “Dokundurtmam” mı diyor?
Kürt meselesini nasıl çözecek?
Alevi açılımını nasıl, hangi ilave katkılarla devam ettirecek?
Kendisi Kürt ve Alevi olduğu halde, bu hususiyetlerini gizliyor... Kökeni hatırlatıldığında, “Horasan’dan geldim, Konya’ya yerleştim, oradan Dersim’e gittim, Türkmenim, Alevi olmayabilirim” diyerek, araya birtakım yabancılaştırma efektleri sokuyor.
Biz de saygı duyuyoruz...
İyi de, bu ülkede Horasan’dan gelmeyen Aleviler, yolu hiç Konya’dan geçmemiş
Kürtler var ve “kimlikleriyle” var olmak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin “eşit” ve “saygın” vatandaşları olmak istiyorlar?
Bu durum ne olacak?
Başörtüsü konusuna girmiyorum bile.
Etro Kemal’in başörtüsü meselesine bakışı, benzetmek gibi olmasın da, Nur
Serter ve Canan Arıtman’dan farklı değil... Hâlâ “dini siyasete alet etmeseler... Din istismarı yapmasalar...” ezberinden gidiyor ve yeni hiçbir şey söylemiyor.
Hem iddialı olacaksın, hem çok konuşacaksın, hem de yeni hiçbir şey söylemeyeceksin.
Etro
gömlek çizgisindeki ısrarın güzel.
Ecevit çağrışımlı altıgen kasketin...
Empatin...
Recep Bey söylemin...
Her an dalaşmaya hazır ama fikirler temelinde dalaşmayı zül addeden ve insanda “efendi adam” duygusu uyandıran sahte tevazuun...
Hepsi güzel de, nihai olarak bize ne söylüyorsun?
Bilelim artık!