İsrail'le yaşanan krizi, BDP'lilerin 'tehdit kokan' densiz açıklamalarını ve CHP'de yaşanan 'çetin mücadele'yi bir kenara bırakıp yarına odaklandık.
Çünkü yarın her şekilde önemli bir gün olacak. Yüksek Mahkeme, bekleneni yapıp 'Biz
Anayasa değişikliklerini ancak şeklen denetleyebiliriz' deyip başvuruyu reddederse Türk insanı
darbenin yıl dönümünde darbecilerle hesaplaşma imkânı bulacak.
Hayır, üzerine
yemin ettikleri Anayasa'yı bile ihlal ederek 'esasa girerlerse' sürprizlerle dolu karmaşık bir sürecin içine girmiş olacağız.
Peki yarın ne olur? Ankara'da sağır sultanlar da duydu ki
mahkeme siyasi bir karar verecek. Ahlatlıbel'e kimlerin
sondaj yaptığı, mahkeme üyelerinin nasıl markaja alındığı da artık sır değil. Parmak hesapları yapıldı. Bazen 6'ya 5 oldu, bazen 7'ye 4.
Dün gazetemizin manşetinde gördünüz. 2007 yılında,
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman
Paksüt, cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle ilgili başvuruda 'halk iradesinin ortaya çıkması beklenmeli' diyor.
Paksüt, o dönemde
referandum öncesi konunun görüşülmesinin Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu söylüyor.
Tabi aradan çok zaman geçti.
Ergenekon başta olmak üzere Balyoz'lar, Kafes'ler ortaya çıktı. Şimdi aynı üyeler 'halka gitmeyelim' diyerek üzerine yemin ettikleri Anayasa'yı bile ihlal etmekten çekinmeyebiliyorlar.
Kulisler hareketli. Bu aşamada Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç'ın iki farklı resepsiyonda söylediklerini de 'ayaküstü söylenmiş açıklamalar' olarak görmemek lazım.
Mahkeme üzerine çalışan çevreler paketin tümden iptal edilmesi yerine kritik
HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili düzenlemelerin iptali için bastırıyorlar. Böylece
Anayasa değişikliği 'işlevsizleşecek.'
Dün itibarıyla denebilir ki yeni strateji sadece HSYK maddesinin iptalini sağlamak. Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddenin iptal edilmeyerek yumuşak geçiş yapılabileceği değerlendiriliyor.
Peki HSYK neden bu kadar önemli? Bu kurum için Anayasa'yı bile ihlal etmekten neden geri durmuyorlar?
Cevabı aslında basit. Vesayet rejiminin teminatı HSYK.
Yeni bir şey söylemeden sadece arşivleri aktaralım. Orada ipuçları değil resmin kendisi var.
HSYK yapısı itibarıyla bize özgü.
Danıştay ve Yargıtay'dan gelen 5 üye daha sonra yüksek yargıyı şekillendiriyor. Yani
Türkiye'deki yaklaşık 12 bin hakim savcıyla ilgili her kararı bu 5 üye veriyor. Kararları yargıya kapalı.
Adalet Bakanı ve müsteşarının varlığı sembolik.
Daha önce
Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı,
Adana Savcısı Sacit Kayasu'yu,
Erzurum savcılarının tamamını bir kalemde meslekten
ihraç etmişlerdi.
Kritik anlarda öyle müdahaleler yaptılar ki süren
davaları temelden etkilediler.
Susurluk Davası ve
batık banka davaları da bunlardan birkaçı. Her iki dava da mahkeme başkanlarının
tayin edilmesiyle bambaşka bir şekle sokuldu. Öyle ki
sanıklar bile şaşıp kalmıştı.
Ergenekon hakim ve savcılarının görevden alınması için nasıl canla başla çalıştıkları da herkesin malumu. Bu arada hatırlatalım. Geçen yılki yaz kararnamesinin perde arkası 4. Ergenekon iddianamesinde açık seçik yazıyor.
Söz konusu iddianamede Ergenekon'un 'fikri ve mali liderlerinden' gösterilen firari sanık
Bedrettin Dalan ile bir görüşmenin tutanakları var. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda yapılan görüşmede Dalan'a '
paşa devreye girdi, savcılar görevden alınacak, yaz sonuna dönersin' deniyordu.
Sonra neler yaşandığı herkesin malumu. Bakan
Ergin ve
Müsteşar Kahraman günlerce direnmese tüm Ergenekon savcıları görevden alınıyordu.
Ergenekon sanıkları ile fotoğrafları çıkan bazı HSYK üyelerinin bu yaz için de
hazırlıklar yaptığı Ankara'da herkesin bildiği bir sır. Eğer yaz kararnamesi çıkacak olursa çok ilginç atama,
terfi ve görevden almaları görebiliriz. Hatta HSYK'nın 'ilginç kararları'nı sıralasak sayfalar tutar.
Henüz detayları ortaya çıkmadı ama 'yargıyı etkileme amaçlı' girişimlerde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan ve aralarında eski Adalet Bakanı
Seyfi Oktay'ın da bulunduğu ekibin, HSYK üzerinden ne gibi girişimlerde bulunduğu sanıyorum durumun vahametini bütün boyutlarıyla ortaya koyacaktır.
Özetlersek; yarın Türkiye için kritik bir gün.
AK Parti ve
Meclis, darbe anayasası ile yönetilme ayıbından ülkeyi kurtarmak için üzerine düşeni yaptı. Fakat Yüksek Mahkeme, üzerine yemin ettiği Anayasa'yı ihlal etmekten çekinmeyebilir. Çünkü
vesayet rejiminin anahtarı HSYK'da. Onu korumak için Anayasa'yı bile ihlal ederlerse hiç şaşırmayın.