İsrail,
Gazze’ye
yardım götürmek isteyen Rachel Corrie isimli gemiyi de durdurdu. Ama bu kez patırtı
gürültü çıkmadı... Vahşet yaşanmadı, insanlar katledilmedi...
İsrail barbarlığa soyunmadı, gemi de buna olanak vermedi.
Zaten...
İsrail’in, “geminin Gazze’ye yaklaşması durumunda vururuz uyarısının” kendilerini durduramayacağını vurgulamak filan bir yana, gemi İsrail’e karşı “direniş” göstermeyeceğini çok önceden peşinen açıklamıştı...
Şimdi görmezden gelinse de, İsrail’in barbarlığı yanında, dokuz insanın bu barbarlığın hedefi haline getirilmesi de zamanla enine boyuna tartışılacaktır herhalde.
Fethullah Gülen’in çıkışı da muhakkak ki bu süreci hızlandıracak...
“İnsan”a yardıma giderken, İsrail’in “insana kıymamasını” sağlamaya azami özen gösterildi mi, gösterilmedi mi?
Şayet gösterilmediyse, bunun hukuksal ve vicdani sorumlusu kim?
***
Başbakan Erdoğan’ın, “demokratik
açılım”ı anlatmak için
spor adamları ile İstanbul’da bir araya geldiği toplantısını da izledim.
Konya’daki öfkesi erimiş gibiydi...
“Kudüs’ün kaderini İstanbul’la, Gazze’nin kaderini Ankara’yla” bir tutan söylemin mürekkebi kurumadan, “
Diyarbakır”da sahneye yeniden girdi.
Başbakan Erdoğan, “etnik milliyetçiliğe hayır” diyordu...
Ben bunu, “dinsel milliyetçiliğe de hayır” şeklinde okumak istiyordum...
***
Hâlbuki...
İsrail
vahşeti ve barbarlığı sırasında bu vahşeti ve barbarlığı geri bastıran haklı tavırdan sonra da devam eden mesajlar, “dinsel milliyetçilik” endişesini gittikçe yayarak
gündemi alttan alta sarıyor...
Usulca sorulan sorular arasında, “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı gayri insani abluka mı esas, yoksa
Hamas’ın Gazze’yi yönetmesi mi” sorusu da var...
“Gazze’ye İsrail’in uyguladığı ablukaya başkaldırı kadar, Hamas’ın kendi muhaliflerine uyguladığı yönteme de başkaldırı gerekmez mi” sorusu da var...
Hamas’ın muhaliflerine idamdan, dizlerinin altından vurmaya kadar inanılmaz bir vahşet uyguladığı da biliniyor... Gazze üniversitelerine eğer El
Fetihli ise hiçbir “
Filistinli” öğrenci de kabul edilmiyor...
Bunlar da insan haklarına rahmet okutacak cinsten uygulamalar...
***
Başbakan’ın önceki günkü Hamas vurgusunun da tartışmayı ve soruları azdıracağını sezinledim...
Başbakan Erdoğan, “Hamas’ı
terör örgütü kabul etmiyorum, Hamas kendi topraklarını koruyan direnişçilerdir” diyordu...
Harharlanacak gündem nedeniyle, Vikipedia’dan Hamas maddesine baktım:
“Hamas (Harakat al-Muqawama al-Islamiya,
İslami Direniş Hareketi), Filistin
Ulusal Yönetimi’nde seçimle belirlenmiş Filistin Parlamentosu’nda çoğunluğu elinde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve siyasi parti.
1987’de Şeyh
Ahmed Yasin, Abdülaziz El Rantisi ve
Muhammed Taha tarafından ilk intifadanın başlangıcında Mısır’daki
Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Filistin kanadı olarak kuruldu.
1988’deki siyasi programında, Hamas Filistin’in asla, Müslüman olmayanlar tarafından etrafı çevrilebilecek bir İslam ülkesi olamayacağını ifade etmekte ve Filistinli Müslümanlar için Filistin’in kontrolünü İsrail’den almak adına kutsal bir savaş vermenin dini bir görev olduğunu söylemekteydi. Bu tespit, 1988’de İsrail’in varolma hakkını tanıyan Filistin
Kurtuluş Örgütü ile Hamas’ı çatışma noktasına getirdi.
İsrail kararlı bir biçimde Yaser Arafat’ın liderliğindeki laik
El Fetih hareketini zayıflatmak amacıyla Hamas’ın büyümesini desteklemiş ve cesaretlendirmiştir.
Örgütün kuruluş amacı 1948 öncesi İsrail,
Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni kapsayan topraklarda Filistin İslam devletini kurmaktır. Hamas’a verilen finansal desteğin büyük çoğunluğu Suudi Arabistan’dan kaynaklanır. ABD
Dışişleri Bakanlığı’na göre örgüt yurtdışında yaşayan Filistinliler,
İran hükümeti ve Arap ülkelerinden gelen yardımlarla finanse edilmektedir.
Hamas,
Kanada,
Avrupa Birliği, İsrail,
Avustralya, Birleşik Krallık,
Japonya ve
Amerika Birleşik Devletleri’nde
terör örgütleri listesine alınmıştır.”
***
İsrail’in barbarlığı ve dokuz insanımızı göz göre göre kaybetmemiz, Türkiye’yi de “siyasal İslam” ile “muhafazakâr demokrat” arasındaki çizgiyi yeniden tartışmaya götürüyor...
Belli ki bunun odağı “Gazze’deki haksız İsrail ambargosu” olarak görülse de, buna bu kadar sahip çıkılmasının nedeninin aslında Hamas’a sahip çıkmak olduğu kuşkusu da içeride ve dışarıda yürüyüp gidecek...