-Alloo...Mister
Netanyahu?.. İyi akşamlar demek var ben; sizin oralarda saat kaç sahi; hey boys, help me! Okeey, Mister Netanyahu, iyi sabahlar ekselans, özür dilemek var ben.
Çok sorry oluyor size. Sör, çok, nasıl denir oralarda, veri veri maç çok üzüldü ben, sizin çocuklar biraz dayak yemiş pörhaps? Aloo... Duymak var sen beni?
-Oo, mister prezidant, memnun oldu ben çok. Var siz ne derler kara gün dostu olmak. Diyordum ki ben de tam şimdi ben var aramak başkanı, ama siz
erken davranıp var beni aramak, veri heppi oldum. Eyvallah yani...
-Bir şey var mı sizin boyslarda, merak etti ben. Türk
aktivistler biraz kung-fu yapmışlar sizin komandoslara. Hileri diyor ki, sor bakalım isterler mi pansuman equipment, nasıl diyollâ, sargi bezii, steril band, tainturdiote felân?
-Sağolun başkanım, sayenizde yaptık biz pansumanı; ilk anlarda boş bulunup biraz dayak yemiş olmak var bizim çocuklar fakat sonra olmak var duruma hâkim; fakat Türkler, nasil derler var yapmak çok yaygara. Küsüyor biz İzrayel olarak. Herkes bizi sevmiyoo; herkes bize sövüyoo.
Çocuklar duvarlara var yazmak-çizmek graffiti; Kahrolsun İzrayel, bizim hanım çok üzülüyoo...
-Yahu, Netanyahu, dont sorry yeğenim; Hileriyle ben var durumu idare etmek; Türkçede nasıl diyollar: İdareyi maslahat ediyo biz, merak yok. Az önce geldi Türk foreyn minister bana, Da-vut oghli; çok akilli çocuk,
civa gibi. Diyo ki, var siz İzrayel'i kınamak; var siz İzrayel'in ağzına acı pepper sürmek. Çok yaramazlık ediyolla. Kızıyo size...
-Nasıl diyolla: İki gözüm önüme aksın ki yalan başkanım. Abartıyolla... Bizim çocuklar var orada
balık avlamak, neydi yav; hah fişink... fişink yapmak öyle uslu uslu,
sivil aktivistler var bizim boysun baliklarini kaçirmak... Ayip çook...
-Anliyor ben Mister Netanyahu; ama söyle o boyslara, burada var bizim gelmek burnumuzdan; herkes küfrediyo, kınamak var siz Siyonist İzrayel'i diyo. Bizim iki ayak giriyo bir pabuşa.
-Söz vallahi başkanım; babamın ölüsünü öpeyim ki bir daha olmaz böyle yanlış-yunluş Wrang-wrong işler. Zaten çağırdı ben, çekti kulaklarini, var ağladilar çook... Cici çocuk olun oğlum dedim. Kaatilliğin de âdâbı var dedim. Bizim jenerasyondan hiç mi
ders almadınız siz dedim. Maaşlarınızdan ellişer sent kesiyorum keratalar bu size iyi bir ders olsun dedim. Burunlarından getirdim mister başkanım. Yeter ki siz büyüğümüz olarak başımızdan eksik olmayın efendim.
-A-ferin, a-ferin mister Netanyahu; ben şimdi var vermek talimat, sizi şöyle hafiften kınamak gibi yapmak var biz azııcık. Hilari ona da kızıyo, but, azizim var bizi fena duruma düşürmek siz. Please yani. Benim seçmenler kızıyo, "Netanyahu senin evlatlığın mı Obama" diyollar. Ben anlamıyo, üzülüyo, çok üzülüyo. Öyle soriyim ki honey, vallahülazim kederimden lanç yaparken ekmek bile yememişim, gelinin diyor ki, "Sen bu işe çok üzüldün Barrack, yemeden içmeden kesildin yiğidim" diyooo...
-Ben var size köy ekmeği göndermek mister prezident; bizim burada Gazze'de Filistinli kadınlar yapıyor çok güzel köy ekmeği; bugünlerde içinde pek un bulunmuyor ama yaptırmak var ben sizin için has undan först kılas ekmek. Almak var siz kalori. Bu arada Yünaytıt Siteytes'te alınan kararı sulandırdığınız için çok veri tenks yapıyo biiiz.
-Ee, önemli değil ekselans. Biz var İzrayel için var olmak. Siz gak demek biz size para göndermek, siz var guk demek, biz size asker vermek; varlığımız sizin varlığınıza armağan olmak. Siz de var önümüzdeki seçimlerde beni kollamak; orrayt?
-Kol, bacak size
kurban olsun başkanım benim; şu pis günlerde var ya siz bizi arkalamak; biz var sizi çok sevmek. Ben hemen
telefon açmak lobideki bizim çoçuklara, vermek talimat. Çok yaşa Başkan Obama diyo ben...
-Ha, ekselans söyle çocuklara, yapmasınlar yok bu günlerde
katliam filan; Türkler var kızıyo. Mister Tayyip var barut. Çok sert bir
eleman. Bugünlerde seni görse, nasıl derler tenha bir sokakta var döğmek, nasıl derler
eşek nehirden gelirse...
-Onu öyle demezler başkanım; eşek sudan gelinceye kadar derler.
-Var sen çok yaşamak. Nerden biliyo Törkiş?
-Biz var poli lenguviç, yani çok dilli olmak küçükten beri...
-Ha, onu diyor ben. Tayyip var çok kızıyo. Ben var onu aldatmak...
-Aldatmak değil başkanım, avutmak...
-Tamam avutmak ama inanmıyoo.
Askerlerimizi vuran teröristler de İzrayel'in güdümünde diyoo.
-Yapma yav; öyle mi diyoo?
-Öyle diyoo. Bak kâğıttan okuyorum gönderdiği mesajı, "Sherefsizliğin lüzumu yok" diyoo; Ne demek sherefsizlik kuzum? Kötü bir şey mi?
-İyi bir şey değil Mister Prezidant; dishonorable felan gibi bir şey. Bunlar arasında çok ağır
hakaret sayılır ama...
-Hmm veri interesting. Şimdi bize dizonoreybıl mi diyorlar var bunlar?
-Öyle demiyo da; yanlış yapmak var siz o zaman olmak dizonoreybıl olmak diyo...
-This is a tehdit mi yani şimdi bu oluyo?
-Efendim siz bu Türkleri bilmezsiniz; benim vaktiyle İstanbul'da kalmışığım var biraz, tanırım. Çok pis kafa vururlar efendim bunlar. Aman
ayranlarını kabartmayalım derim ben.
-Ayran? What is this?
-Önemli değil efendim; yoğurdu sulandırır içerler bunlar; çorbası da olur. Anam yapardı meselâ. Vardır sizin orda marketlerde yoghurt. Su koyuyorsunuz, çalkalıyorsunuz...
-Calka-la-mak, what?
-Miksing yani sör... Bu arada bizim hanım kuaförden geldi, size
selam söylüyor; yengeye hürmetlerimi iletin diye işaret yapıyor karşıdan. Çoluk-çocuk bekleriz efendim bir aralık, başımızın üstünde yeriniz var. Düşmanlara karşı da iyi olur.
-Düşmanlar?
-Enemies sör; biz İzrayel olarak iki tarafı denizle, dört tarafı düşmanla, böğrü ise Gazze'ye çevrilmiş bir ülkeyiz. Bizim kendimizden başka dostumuz yoktur efendim. Bir de siz elbette. Hanım diyo ki bu arada işaretle, yenge çok fit görünüyor resimlerinde diyo; manken gibi diyo...
-Oh, mayvayf var olmak çok hepi. Var kendinize iyi bakmak e mi? Biz var idareyi maslahat. Okey? Siz var, uslu durmak...
-Arz-ı hürmetler ederim başkanım; gözünün yağını yirim ben senin var ya... Netanyahu kurban olsun sana karayağız yiğidim benim. Hörmetler...