Önce tersten bir soru:
“
Türkiye İsrail bandıralı bir
yardım gemisini basıp, İsrail vatandaşlarını planlı, programlı bir şekilde öldürme kararı alır mıydı?”
Ve bir ikinci soru daha: “Eğer almış olsaydı buna İsrail’in cevabı ne olurdu?”
Cevabın sağlıklı olması açısından şunu da anımsatmakta fayda var:
İsrail askeri
Gilad Şalit, 25 Haziran 2006’dan beri
Hamas’ın elinde...
Şimdi uluslararası soruna dönüşen
Gazze ablukasının nedeni
esir düşen bu İsrail askeri... İsrail, Şalid serbest bırakılıncaya kadar ablukanın kalkmayacağını söylemekte... Bu arada, Gazze’ye yardım düzenleyen ekibin, Şalid’in babasının oğluna ulaştırılmak için verdiği paketi almadığı iddiası da İsrail basınında aleyhte bir neden olarak dillendirilmekte...
***
İsrail’in bugüne kadar gördüğü en ırkçı, kafatasçı, en geri hükümetlerinden biri olan
Netanyahu-
Barak Hükümeti’nin taammüden
cinayet işlemesi,
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi tarafından kınanmış olsa da,
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan olabilecek en ağır üslupla durumu mahkûm etse de, İsrail Ordusu’nun Türk Bayrağı taşıyan bir yardım gemisine soğukkanlılıkla saldırıp katliama girişmesi ve Türkiye Cumhuriyet’i vatandaşlarını öldürmeye cüret etmesi, tüm ağırlığıyla hala ortalıkta durmakta...
Bu cinayetin
yaptırımı nasıl olacak?
Başbakan Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasında altını defalarca çizdiği gibi bu cinayetin faili Netanyahu-Barak Hükümeti...
Yani faillerin kimlikleri de belli...
Belki şunu da yeniden hatırlatmakta fayda var; 1976 yılında yapılan Entebbe Baskını’nın komutanı, Jonathan
Netenyahu, küstahça işlenen cinayetin arkasında duran şimdiki İsrail Başbakanı’nın kardeşiydi...
Bedel ödeyecekler mi, ödemeyecekler mi?
Ödenmemesi halinde, Türkiye sürekli “büyük güç” olarak kendini öven ama rahatlıkla dokunulabilir bir
ülke konumunda kalacak.
***
İsrail cinayet işlerken, birileri de buna göz göre göre ortam hazırladı... Üstelik planlı programlı olarak Türkiye’ye gözdağı vermek için gerçekleştirdiği katliama rağmen, İsrail bunları argüman olarak da kullanmakta...
BBC sitesi, sorulu-cevaplı bir şekilde olayı anlattığı dünkü haberinde şunları yazıyordu:
“Eylemciler, komandoların, gemiye iner inmez ateş açmaya başladıklarını söylüyor. İsrailli yetkililer ise önce askerlerin saldırıya uğradıklarını söylüyor.
Kamera kayıtları eylemcilerin İsrail askerlerine bazı cisimlerle vurduğunu gösteriyor. İsrail ordusu da gemideki
demir çubukların fotoğraflarını yayınladı.
İsrail ayrıca, eylemcilerin askerlerden birinin silahını alarak ateş açtıklarını da iddia ediyor.
Filonun organizatörleri, birçok ülkeden eylemcileri bir araya getiren Özgür Gazze adlı şemsiye
örgüt ve Türkiye’den İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH).
İsrail hükümeti İHH’nin Hamas’la bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Ancak, Türkiye hükümeti, İHH’yi meşru bir
vakıf olarak görüyor ve İsrail’den filoya geçiş izni vermesini istiyordu.
Türkiye’nin
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu bir
taslak karar metninde, saldırının uluslararası hukuka aykırı olduğu savunuluyor.
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu da, saldırının ‘haydutluk ve korsanlık’ olduğunu söyledi.
İsrail
Dışişleri Bakanlığı ise, uluslararası
deniz hukuku altında, bir deniz ablukasının uygulamada olduğu durumlarda, hiçbir geminin
ambargo alanına girmeye hakkı olmadığını söylüyor. Bakanlık ayrıca, ambargo alanına giren gemilere uluslararası hukuka göre saldırma ve yakalama hakkı olduğunu ifade ediyor.”
Bunlar, cinayeti işleyen hükümetin dünya kamuoyuna yaydığı
savunma argümanları...
İsrail,
Kürt Sorunu ile Gazze Sorunu’nu da özdeş tutuyor. Gazze’ye yardımı, kendinin PKK’ya yardımı gibi algılanmasını istiyor.
***
Bu arada...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi “süratli, tarafsız, güvenilir ve şeffaf” bir
soruşturma başlatılmasını istedi ama
Amerika Birleşik Devletleri’nin de Güvenlik Konseyi kararını yumuşatmak için
lobi yürüttüğünü ve İsrail’i kınamadığını da gözden kaçırmamak gerek.
Acaba neden?
İsrail’in bu ülke üzerindeki etkisi mi yoksa dün de sorguladığım gibi Türkiye’nin Hamas ya da
İran konusunda “demokratik rejim” vurgusuna çok özen göstermemesi mi?
Hâlbuki, örneğin Hamas’ın çok uzun süreden beri kendi halkına yönelik idamlardan, muhaliflerin dizlerinin altından vurulmasına kadar giden
insan hakları ihlalleri yaptığı biliniyor... Gazze üniversitelerine El Fetihli öğrencilerin kabul edilmediği de bir başka gerçek...
“İnsani” açıdan bakınca, o bölgelerde “İslami” sıfatı altında yapılanların büyük bir kısmının da demokrasiyle yakından uzaktan alakası olmadığını anında görüyorsunuz.
***
Ben soruma geri döneyim.
İsrail Ordusu Türk vatandaşlarını taammüden öldürdü...
Emri de Netahyahu-Barak
Koalisyonu verdi.
Faillere yaptırım uygulayabilecek miyiz?
Uygulayamayacaksak, bu seferde yazımın başlığına dönüyorum:
“Bir ülke ne zaman savaşır?”