İnsanlık tarihinin en büyük soykırımına
hedef olmuş, tarihin en büyük acısını çekmiş, insanlık tarihinin belki de en
mağdur kavmi
İsrailliler.
Büyük bir zulümden geçmişler.
Yahudi kavmini tutup insanlık tarihinden çıkartsanız, insanlık âleminin bilim ve sanattaki büyük birikiminin çok önemli kısmı kaybolur.
Bu büyük kavim, yeryüzünde “acının simgesi” gibi dolaşan bu insanlar, bugün bir “manyaklar çetesi” tarafından yönetiliyor ve “zulmün” sembolüne dönüşüyor.
Mazlumun, zalimin gaddarlığını kendi ruhuna kazıyıp bir zalime dönmesi de herhalde insanlık tarihinin en büyük dramlarından birini oluşturuyor.
Netanyahu,
Lieberman, Ayalon gibi “Nazileşmeyi” maharet sanan çapsız ırkçılar tarafından yönetilen İsrail, kendisine “çektiği acılardan dolayı” gösterilen anlayışı gaddarca bir şımarıklığa çevirmiş bir
ülke halinde önüne geleni öldürüyor.
Özellikle
Amerikan toplumundaki ve yönetimindeki etkileri nedeniyle her suçlarının bağışlanacağına, her suçtan cezalandırılmadan kurtulacağına inanıyor.
İsrail hükümeti, çağın, dünyanın, insanlığın ve Amerika’nın değiştiğini hiç kavrayamadan peşinde kanlı izler bırakarak masumları öldürme özgürlüğüne sahip olduğuna inanıyor.
Uluslararası sularda, silahsız bir gemiye askerlerini çıkartarak, o gemideki insanları öldürüyor.
Ne hukuk, ne vicdan, ne de yeryüzündeki herhangi bir “güç” bu suçun affedilmesine göz yumabilir.
Değişimi fark edemeyen İsrail yönetiminin, o çok övündüğü askerî gücünün de gitgide gerilediğini görüyoruz.
İlk yenilgilerini
Hamas karşısında aldıktan sonra ciddi bir şok yaşamışlardı.
Bu gemi
operasyonu ise televizyondaki görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla askerî açıdan tam bir fiyasko.
Silahsız insanlar arasına inen İsrail komandolarının doğru dürüst bir operasyon planı olmadığı açık, indikleri gemide bir güzel
sopa yedikten sonra silahlarına sarılarak kalleşçe ateşe başlıyorlar.
Ve, dayak yedikleri görüntüleri “cinayetlerinin mazereti” olarak yayınlıyorlar.
İsrailli askerlerin dayak yemesi o cinayetleri asla mazur göstermez.
Çünkü uluslararası sularda seyreden bir gemiye saldırma hakkına kimse sahip değildir.
Bu suçtur.
İsrail hükümeti, alçakça bir emir vererek silahsız insanların üzerine asker gönderme hakkını nereden buluyor?
Askerlerinin beceriksizliğini, cinayetlerinin mazereti yapamaz Netanyahu.
İçinde otuz iki milletten insanın bulunduğu bir gemiye İsrail, “askerî gücüne” değil Amerika’nın bugüne dek süren kayıtsız şartsız desteğine güvenerek saldırdı ama o desteği de bulamayacak.
Yeryüzündeki “siyasi gücü” ciddi biçimde sorgulanan, uluslararası arenaya yeni çıkan ülkelerin,
İkinci Dünya Savaşı sonrası biçimlenmiş “yeryüzü siyasi hiyerarşisini” sarstığı bir dönemde Amerika, İsrail’in bu saldırısını
desteklerse nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını biliyor.
Üstelik, Obama yönetimindeki Amerika, “yeni koşullara” uyum göstermeye, mümkün olursa bu yeni koşulların oluşturduğu dünyaya liderlik etmeye uğraşıyor, bu yeni çağda İsrailvari saldırganlıklara ve kanlı şımarıklıklara yer olmadığını önce kendisi söylüyor.
Amerika’nın bu “ilkel ırkçılığa” destek olamayacağı, Netanyahu’nun Amerika’ya yapacağı ziyaretin iptal edilmesinden ve Kanada’ya kadar gelen İsrail başbakanının oradan geri gönderilmesinden belli.
İsrail hükümeti, bu alçakça saldırısında yapayalnız.
Sadece dünya değil, İsrail ulusunun aklı başındaki insanları da Netanyahu hükümetine ciddi biçimde karşı çıkarak eleştiriyor, İsrail’in masumlara saldıran alçak bir
katil görüntüsüne bürünmesi o insanları da rahatsız ediyor.
Netanyahu ve “ırkçı çetesi” açıkça suç işledi, uluslararası sularda gemi basarak, silahsız insanları kalleşçe öldürdü.
Bunun bedelini ödemeliler.
Bu yaptıklarından “pişman olmaları” sağlanmalı.
Dünya ve İsrail halkı, o “çeteye” bunu yapamayacağını göstermeli.
Bir hükümete değil, barbar ve zekâsız bir çeteye benzeyen İsrail yönetimi, bir daha asla masumları öldüremeyecek, suç işleyemeyecek, uluslararası hukuku ihlal edemeyecek hale getirilmeli.
Sanıyorum, İsrail’in bu saldırısı, dünyada şimdiden öngöremeyeceğimiz değişimlere, ittifaklara ve yeni biçimlenmelere yol açacak.
Bu saldırıdan sonra yaşayacağımız olaylar, dünyadaki değişimi daha somut şekilde hepimize, özellikle de İsrail’in yönetimine anlatacak.
Akdeniz’e masumların kanı döküldü.
O kanın hesabını Netanyahu’ya bu dünya ödetmek zorunda.
Ve, ödetecek.