Uluslararası bir
yardım konvoyu. 3'ü Türk 10 gemi. İngiltere'den,
Yunanistan'dan...
Silah olarak bir çakı bile taşımıyorlar.
1 yaşındaki bir bebeğin de gemilerde olması konvoyun
sivil karakterini sergileyen en açık gerçek.
Her milletten, her dinden insan var bu barış konvoyunda. Kimi Kur'an okuyor, kimi
İncil, hatta kimi Tevrat... Farklı
ülkelerden milletvekilleri var bu gemilerde.
Yardım götürecekler ve
Gazze'ye bir nefes aldıracaklar. Bu arada
İsrail ablukasının zalim veçhesini dünyaya sergileyecekler.
İsrail tepkili. Tehditler savuruyor. Ama hiç kimse, İsrail'in bir cinayeti göze alabileceğini akla getirmiyor. Tepki gösterecekler, bazı zorluklar çıkaracaklar ama sonunda, dünya kamuoyunun da baskısıyla gemilerin Gazze'ye ulaşmasına razı olacaklar!
Herkesin beklentisi bu yönde.
Ama İsrail, bu beklentileri bile boşa çıkarıyor ve dünyada eşine az rastlanan bir korsanlığı sergiliyor. Üstelik uluslararası sularda. Yani henüz İsrail'in kara sularına bile girmeden gerçekleşen bir korsanlık bu.
Bu,
Somali açıklarında bir süredir gözlenen ve
Amerika'yı, Rusya'yı,
Birleşmiş Milletler'i harekete geçiren korsanlık gibi bile değil. O korsanlık, sonuçta
ekonomik boyutlu bir şey.
Ama İsrail'inki, bir yardım konvoyuna karşı korsanlık. Daha açıkçası, insanlığa karşı korsanlık. Eşkıyalık.
Ya da
cinnet!
Dünyanın gözü önünde, üstelik naklen yayınlanan bir korsanlık bu.
10 mu, 16 mı, 18 mi
ölüm. 30 küsur yaralı.
Aman Allah'ım, ne bu?
Kan damlıyor
Netanyahu'nun,
Liberman'ın ellerinden...
Ey Obama, ey
Clinton bakın ellerinize, ne var orada?
İşte sizin İsrailiniz.
İşte Ortadoğu'nun gerçek savaş teknesi.
Başbakan Erdoğan'ın ifadesiyle, "Ortadoğu'da barışın baş tehdidi."
Bu iş aşırı güç kullanımından öte bir şey.
Bir hastaneyi vurmak gibi, bir çocuk yuvasını, namaz kılınmakta olan bir camiyi, dua edilen kiliseyi, Havra'yı vurmak gibi bir şey.
Yani Mavi
Marmara gemisi bir Gazze oldu.
Siz düşünebiliyor musunuz, Filistinli bir grup, sivil yardım taşıyan bir gemiye
baskın düzenleyecek, 10'u aşkın insan ölecek ve dünya sessiz kalacak.
Dünya sınavda.
Birleşmiş Milletler'iyle, Amerika'sı, AB'si, Rusya'sı, Çin'i ile...
Güvenlik Konseyi'nin harekete geçirilmesi
Türkiye'nin çağrısına bağlı olmamalı aslında.
Ortadoğu'yu kan ve barut iklimine sürükleyen bir korsanlık söz konusu...
Yani, bu gemi Türk Bayrağı taşıyorsa ya da Yunan,
İngiliz bayrağı, o gemi Türk, Yunan veya İngiliz toprağı ise, İsrail, gemi basıp, insan öldürdüğünde ne olmuş olacak?
İsrail, ateşle oynamaktan korkmuyor.
İsrail, cehenneme girmekten korkmuyor.
Ey Amerika, eğer sizden alıyorsa bu cüreti, çekilin arkasından İsrail'in.
Anlaşılıyor ki İsrail, Türkiye'ye karşı bir
öfke biriktiriyor. "
One Minute"ten bu yana, bu öfke azalmıyor, artıyor ve sonunda, nokta
hedef seçilerek,
Mavi Marmara'nın şahsında Türkiye'ye ateş açılıyor.
İsrail'e bu pislik yalatılmalı, çok açık ve net bir zaruret bu.
İsrail bundan böyle bu coğrafyada çok daha riskli bir hayat yaşayacak, bu da kesin.
Türkiye'yi kaybetti İsrail.
Amerika, olan biteni görüyor mu acaba?
Bu yazıyı yazdığım saate kadar, Amerika'dan bir ses çıkmamıştı.
Süper güç bu mu? İsrail vahşeti karşısında kulaklarının üstüne yatmak mı süper güç olmanın raconu?
Türkiye, "İsrail'i barış yolunda sıkıştıracağını" açıklamıştı bir süre önce
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun dilinden...
Şimdi önümüzde, yardım konvoyuna saldırmış, elinden kan damlayan bir İsrail var.
Bu görüntü, Türkiye'nin ne kadar haklı bir hassasiyet içinde olduğunun da göstergesi.
Netanyahu-Liberman yönetimiyle, akıldan soyutlanmış bir ülke görüntüsü veriyor İsrail. Her türlü çılgınlığın içine kolayca sürüklenecek bir devlet görüntüsü bu.
Bunun adı nereden bakarsanız bakın "
terörist devlet"tir.
Başta Amerika olmak üzere, dünyanın tüm güç merkezleri, İsrail'in bu çılgınlık politikasına karşı olduklarını en net sözlerle açıklamalıdırlar.
Türkiye'nin İsrail'in dilinden konuşmaya başladığı bir Ortadoğu'yu düşünmek bile ürküntü vericidir. Ama İsrail'in pervasızlığının Ortadoğu'yu gittikçe daha sıcak ortamlara çektiği bir gerçek.