İsrail'in açık bir temerküz kampına çevirdiği
Gazze'ye insani
yardım götürmek üzere yola çıkan
konvoy,
Kıbrıs Rum kesimi açıklarında bekliyor.
İnsani yardım taşıyan konvoya her dinden ve siyasi görüşten insanlar katılıyor. İçlerinde
Müslümanlar yanında Hıristiyanlar ve Yahudiler de var. Bu teşebbüsü
teşvik eden birinci derecedeki faktör, "siyasi" değil, hakikaten "insani". Ancak siyasi boyutunun olmadığı düşünülemez. Herkesin gözü önünde, elinde
hurda ve soba borusu olan, menzili ve etkisi hayli sınırlı el yapımı füzelerden başka silahı olmayan Gazze'ye İsrail
ölüm yağdırdı. Okullardaki çocukları öldürdü, BM binalarını vurdu, hastaneleri yerle bir etti ve bütün dünyanın ekranlardan açıkça seyrettiği gibi fosfor bombası kullandı. Ölüm yağmur gibi iniyordu Gazze'deki çocukların, kadınların ve yaşlıların üzerine. Sistemli bir biçimde masum sivilleri öldürdüklerini bizzat İsrailli askerler de
itiraf etti. Bu, öylesine açık bir
katliam idi ki, Müslüman
Filistinlilerin ölümünü seyretmek isteyen kimi İsrailliler, bu tarihî kıyım anını kaçırmamak için muhkem tepelere koştular, çekimler yaptılar.
Gazze'nin altyapısının yüzde 75'i tahrip edilmiş durumda.
İçecek suyu, elektriği yok.
İlaç ve
gıda ihtiyacı had safhada. Bu açık temerküz kampında insanlar adım adım ve her gün biraz daha ölüme gidiyorlar. En basit cerrahi operasyonlar bile yapılamıyor. Onarılamayan okullarda eğitim yapmak mümkün değil. Çocuklar kavurucu sıcağın altında delik deşik çadırlarda
okuma yazma öğrenmeye çalışıyorlar.
Gazze'de tam bir insanlık trajedisi yaşanıyor. İsrail, akla ve mantığa zarar bahaneler öne sürüp bütün bir Gazze'yi
ambargo altında tutuyor. Batılı hükümetlerin, ABD'nin ve elbette Obama yönetiminin vicdanı kurumuş durumda, her şey gözlerinin önünde cereyan ettiği halde seslerini çıkarmıyorlar.
İngiliz planına göre Filistinlilere gerçekten ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.
50 civarında ülkeden insanın katılımıyla Akdeniz'e açılan yardım konvoyu eğer Gazze'ye ulaşmayacak olursa Gazzeliler için iki yol kalacak: Ya topluca ölümü göze alacaklar veya kölece İsrail'e yalvar yakar teslim olacaklar. Siyonist İsrailli yöneticiler her ikisine de razı. Durum bu kadar acımasız, bu kadar vahim...
Ve eğer İsrail yardım konvoyuna müdahale edecek olursa bu sefer bambaşka bir tablo ortaya çıkacak. Türkiye'den yardım konvoyuna katılanların içinde güzel insanlar var. İHH Başkanı Bülent
Yıldırım, Mazlumder Başkanı
Ahmet Faruk Ünsal, pürsaf fıtrat Hakan
Albayrak, Ahmet Varol,
Mustafa Özcan vd. Eğer bu güzel insanlara zarar gelecek olursa, bu vicdanlarda öylesine derin bir yara açacak ki, bu yaranın kapanması on yıllar sürebilir, belki de hiç kapanmaz.
Evet, mesele insanidir. Öncelikle Gazze'de ölümle pençeleşen insanlara ulaşmak lazım. Bunun da yolu bu utanç verici ablukanın/ambargonun sona ermesidir. Açık ki, eğer bu yardım konvoyu Gazze'ye ulaşırsa, bu yönde önemli bir adım atılmış olacak.
Meselenin siyasi yönüne gelince: İsrail, kendi limanlarına yönelmeyen, karasularına girmeyen konvoya niçin izin vermiyor? Garip olan şu ki, İsrail'in bölgede kurulmasına önayak olan İngilizlerin bugün bu tür yardımlara tam
destek verdiğini biliyoruz. İngilizler, kendi eserleri olan İsrail'i adeta sıkıştırıyor. Aslında bu, yine İngilizlerin öngördüğü çözüme giden yolları açmaya dönük bir organizasyondur. Telaffuz edilen cümle şu: "Gemiler Filistin karasularından Gazze'ye ulaşacaktır." Bu cümlenin tercümesi, "iki devletli çözüm"ün böylece herkese kabul ettirilmesidir. Bu sayede Filistin topraklarının bölünmüşlüğü bir olupbittiye getirilecek, tarihî Filistin'in yüzde 78'i İsrail'e bırakılacak ve adı "iki devletli" olan çözümde askerî,
finans, diplomatik ve uluslararası gücüyle "devleti İsrail temsil edecekken, Filistin
yardıma muhtaç bir "belediye" hükmünde olacaktır.
Bugünkü İsrailli şahinler buna dahi yanaşmıyor, bütün Filistin'i temellük etmek istiyorlar. Umarım bir çılgınlık yapmazlar.