Rahat olun. Böyle giderse çözebileceğiniz bir
Kürt sorunu da kalmayacak.
Kürtler, çocuklarının cenazelerine bile ilgi göstermeyen, acılarını paylaşmayan bir
Ankara’dan umudunu kesmek üzere.
Bir kere o umut yitirildiğinde, ne yapılsa nafile...
Böyle düşünmeme neden olan şey, Van’ın
Özalp İlçesi’nde kışla kenarında oynadığı
mühimmatın patlaması sonucu ölen altıncı
sınıf öğrencisi Oğuzcan Akyürek’in cenazesine gösterilen ilgisizlik. Aile öfkeli. Çünkü (düne kadar)
aileyi ne arayan oldu ne de soran. BDP’liler dışında kimse (devlet) acılarını paylaşmadı. Onlar sanki başka bir ülkenin vatandaşı. Acıları da başkalarının acısı.
Kazakistan gezisinde gazetecilere “Bu ülkenin en büyük sorunu Kürt meselesidir” diyen Cumhurbaşkanı ilgisiz. Başbakan’ın olaydan haberinin olup olmadığı kuşkulu. İçişleri Bakanı en yakından ilgilenmesi gereken yetkili. Ya AKP’nin Van milletvekilleri...
Hüseyin Çelik,
Gülşen Orhan, İkram
Dinçer,
Kerem Altun, Kayhan Türkmenoğlu...
Askeri saymıyorum çünkü bu türden ölümlerin birinci derecede sorumlusu TSK’dır. Üstelik askerin, öldü diye üzerini örttüğü Oğuzcan’ın o sırada can çekiştiği de ortaya çıktı. Olay yerine 45 dakika sonra gelen hemşire, Oğuzcan’ın yaşadığını fark ediyor ve hızla hastaneye kaldırıyor. Son müdahaleler Oğuzcan’ı kurtarmaya yetmiyor.
Yerde yatan Oğuzcan’ın yaşayıp yaşamadığına bakmadan üzerini örtmekle yetinen askere ne denir, bilemiyorum. Duygusuzluk mu, sadistlik mi...
Belki de bir şoka girme durumudur, bilinmez.
Ama Kürtler, ordunun kendi çocuklarına bile düşman kesildiğini düşünüyor. Bunu düşündüren nedenler var. Patlamamış bombalar Güneydoğu’nun kâbusu haline gelmiş durumda. Sadece son iki yılda 60
sivil bu sahipsiz mühimmat nedeniyle hayatını yitirdi. 140 kişi
sakat kaldı. Son on yıl içinde 246 sivil bu patlamalar yüzünden öldü. Üstelik bunların çoğu çocuk. Oğuzcan ilk olmadığı gibi son da olacağa benzemiyor.
Kürtlerin bu gibi olaylardan sonra hükümeti, devleti, askeri sorumlu tutması doğrudur ve anlaşılırdır. Çünkü bu çocuklar askerî mühimmatla öldüler. Bugüne kadar da çocukların ölümüne neden olduğu gerekçesiyle tek bir asker ve
komutan da yargılanıp cezalandırılmadı. Eğer,
bölge savaş sahası değilse, oradaki Kürtler düşman görülmüyorsa, çocukları öldüğünde sorumlulardan
hesap sorulur.
Hükümet, bunun güvencesini Kürtlere vermek zorundadır. Oğuzcan Akyürek’in cenazesine bile ilgi gösterilmezse, o aileler görmezden gelinirse, Ankara’yla kurulan bağlara da ihtiyaç kalmaz.
Bugün ortaya çıkan tabloya göre Ankara, Kürtlerin bir kısmını ne görüyor ne de duyuyor. Ankara’nın görmediğini
Türkiye de görmüyor, duymuyor.
Bence Kürtleri en çok etkileyen bu. Özellikle de cenazelerine saygı gösterilmemesi, acılarının paylaşılmaması, Kürtlerin Ankara’yla arasındaki uçurumu derinleştiriyor. 1984’ten sonraki çatışmalarda 30 binden fazla insanın yaşamını yitirmesine rağmen Türk-Kürt savaşının çıkmaması kimseyi yanıltmasın. İki
halk arasında köklü kopuşlar yaşanmadı. Korkulan olmadı. Doğru. Ama Ankara, buna güvenerek yaşanan ölümleri daha fazla yok sayamaz. Çünkü bazen bardağı taşıran sadece bir damladır. O son damla, her şeyi yerle bir edebilir ya da Türkiye’yi geri döndürülmez bir girdabın içine atabilir. Ankara geç olmadan harekete geçmeli.