Bir kesimde böyle bir beklenti var.
Ve onlar böyle bir şeyi başardığı takdirde şeytanı bile alkışlamaya teşneler.
Tayyip
İran konusunda bir yanlış yapsın ve
Amerika dövsün Tayyip'i.
Tayyip,
Filistin konusunda bir yanlış yapsın ve
İsrail -olmadı
Yahudi lobisi- dövsün Tayyip'i.
Medya dövsün Tayyip'i.
Büyük
sermaye dövsün Tayyip'i.
Asker dövsün Tayyip'i.
Şehit aileleri,
madenci aileleri, TEKEL işçileri dövsün Tayyip'i.
Ve mümkünse
halk dövsün Tayyip'i.
Yani bir insani ideal noktasında durup da, siyasal-ideolojik mücadele değil söz konusu olan, Tayyip düşman ve "Düşmanımın düşmanı dostumdur" ilkesi
egemen.
Ben bir kesimdeki Kılıçdaroğlu'na bakışı da, idealist bir yaklaşımın ürünü olarak değil, aynı tutkunun eseri olarak görüyorum.
...
Vaktiyle, rahmetli Timurtaş Uçar Hoca'ya sormuşlar:
-Hoca senin için
Atatürk düşmanı diyorlar, ne diyorsun buna?
Hoca bir soru ile
cevaplamış bunu:
-Size göre Atatürk nedir ki ben ona düşman olayım?
-Asıl siz söyleyin Atatürk nedir?
-Atatürk demiş Hoca, kimine göre külahtır, kimine göre
silahtır, kimine göre ilahtır.
Karşısındakiler hiddetlenmişler:
-Ne demek bu Hoca? Külah, silah, ilah,
hakaret mi ediyorsun Ata'mıza?
-Yooo demiş Hoca, heyecanlanmayın, kimisi Atatürk'ü külah olarak kullanıp, kendisine onu
maske yapıyor, kimisi silah olarak kullanıp onunla başkalarını vuruyor, kimisi de ilah gibi görüp tapınıyor. Bana göre Atatürk ne külahtır, ne silahtır, ne de ilah. Atatürk Milli Mücadele'nin öncü bir komutanı, Cumhuriyet'in kurucusudur.
.....
Kılıçdaroğlu tabii ki Atatürk gibi hem külah, hem silah, hem ilah olarak görülecek birisi değil.
Ama onun da farklı niyetlerle yenilen bir muz gibi telakki edildiğini ve bunun başında da "Tayyip'i
dövme" iştiyakının bulunduğunu düşünmemek elde değil.
Tayyip halktan oy alıyor, Tayyip iki dönemdir iktidarda bulunuyor, henüz Tayyip'in iktidardan düşeceği gibi bir ihtimal gözükmüyor.
Ve Tayyip, bazı işlerde çok oluyor.
Aslında Tayyip de sadece Tayyip değil. Tıpkı
Menderes'in Menderes olmadığı,
Özal'ın Özal olmadığı,
Erbakan'ın Erbakan, Gül'ün Gül olmadığı gibi... Hatta kimi zaman
Demirel bile Demirel'den ibaret olmamıştır. Hatta bazen Ecevit bile sadece Ecevit olmamıştır. Bazen
Baykal bile...
Tayyip'in neden sadece Tayyip olmadığını, 27
Mayıs ruhuna bakanlar anlar.
Bir yerden bakıldığında zaman olur, Kılıçdaroğlu da, kendisinden başka bir şey olur.
Belki de,
siyasette asıl basiret, gerçekte ne olduğunun farkına varabilmektir.
Kim sizi nasıl okuyor, nereye koyuyor, size neden dost, neden düşman oluyor, neden sizi yüceltiyor, neden dövülmenizi istiyor?
Bunu anlamak da o kadar kolay değildir.
İnsanlar en yakınınıza sokulur ve bir gün bakarsınız etrafınızda kimseler kalmamış, neden?
Kılıçdaroğlu, acaba şu anda kendisinin siyasi misyonunun neye, hangi beklentilere tekabül ettiği üzerinde düşünebilmiş midir?
Bu beklentileri ayrıştırabilmiş ve kendisini, tekabül etmek istemediği beklentilerden korumak için
savunma tedbirlerini almış mıdır?
Zordur bu iş.
Bir yerde onlara dayanırsınız ve onları çevrenizden uzaklaştırdığınızda yere kapaklanmaktan endişe edersiniz.
Kılıçdaroğlu, ilginç bir ayrım yaptı "Tayyip" ve "Recep" isimleri konusunda.
"Tayyip yırtık
ayakkabı ile siyaset dünyasına giren adamı, Recep ise siyasette zenginleşeni temsil ediyor" dedi.
Ben bu söze iyi niyetle bakmak ve Kılıçdaroğlu'nun "Tayyip"le
buluşma noktalarına dikkat çekmek isterim.
Demek Kılıçdaroğlu, Recep'le çatışacak, Tayyip'le değil.
Öyle mi?
Ama ona oynayanlar, Recep'i de, Tayyip'i de biçme amacındaysalar neyi nasıl ayrıştıracak Kılıçdaroğlu?
Bu soru, Kılıçdaroğlu'nun siyaset yolunu da
tayin edecek bana göre...
27 Mayıs ve Kılıçdaroğlu:
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 27 Mayıs'la ilgili olarak "Yapanlar utanıyor" tespiti
CHP adına iyiye alamettir. Dünkü yazımın başlığında yer alan "CHP 27 Mayıs'tan koptu mu" sorusuna cevap olarak da elde bir, dediğim bir söz. Dilerim gerisi gelsin.