Kırmızı renkli bir referandum hikâyesi


Türk tarihinin en trajik olaylarından biri kabul edilen 27 Mayıs darbesinin üzerinden tam elli yıl geçti. Buna rağmen Türkiye'nin üzerinde bir karabulut gibi durmaya devam ediyor. Darbeden sonra kurulan yeni düzen ve yeni anayasa, ülkede sürekli bir darbe geleneğinin de oluşmasına yol açmıştı. Bazı çevrelerce hâlâ en özgürlükçü anayasa olarak söylense de 1961 Anayasası, askerî vesayetin kurumsallaştığı, oligarşik elitler tarafından her şeyin kontrol edildiği bir devletin ortaya çıkmasına neden olmuştu. 27 Mayıs kendisinden sonra pek çok darbe ve muhtıraya rehberlik etti. Darbeden sonra 1924 Anayasası'nın yerine yeni bir yasa ikame edildi. 1961 Anayasası üzerine çok konuşuldu, yazıldı, çizildi. Ancak bu anayasanın nasıl kabul edildiği konusuna çok az değinildi. Taraf Gazetesi'nden Yıldıray Oğur'un araştırmasını dışarıda tutarsak, bu konunun üzerine çalışma bulmak bir hayli zor. Darbecilerin anayasasının nasıl kabul edildiği, gerçekten de üzerinde çok çalışılması gereken bir konu. Askerlerin gölgesi altında yapılan oylamanın ne kadar sağlıklı olduğu tartışılabilir. O dönemde özellikle jandarmanın 'kral' sayıldığı kırsal kesimde kırmızı oy kullanmak ve anayasaya ret vermek bir hayli cesaret işiydi. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cemalettin Kalyoncu'nun anlattığı yaşanmış bir hikâye var ki, hakikaten bunu ibret vesikası olarak yazıp asmak gerekiyor. Olay, Kalyoncu hocanın kendi memleketi olan Trabzon'un Araklı ilçesinde yaşanır. 1961 Anayasası oylanmaktadır. Bir kadın oyunu kullanmak için girdiği kabinde anayasaya hayır anlamını taşıyan kırmızı pusuladan hiç bulunmadığını görür. Görevlilerden ister ancak onlar da olmayan kırmızı pusulaları kabine koymamaktadır. Kadın üzerine giydiği kırmızı renkli peştamalından bir avuç içi büyüklüğünde parçayı yırtar ve görevlilerin gözlerinin önünde zarfa koyarak zarfı sandığa atar. Trabzon Araklı'da yaşayan muhtemelen okuma yazması bile olmayan bu bilge kadın, bütün darbecilere, bütün zalimlere alın size 'hayır' oyu der. 1961 yılındaki oylamaya ne kadar şaibe karıştı tam olarak bilemiyoruz. Bütün sandıklarda kırmızı ve beyaz pusulalar var mıydı? Araklı'daki gibi belki de çok sayıda sandıkta kırmızı pusula yoktu! Tam bilemiyoruz. Ancak asker gölgesinde, darbenin korku dolu ortamında yapılan oylamaya rağmen bile halkın sadece yüzde 81'i sandığa gitti ve bunun yüzde 39'u 'ret', yüzde 61'i 'evet' oyu verdi. Toplum 27 Mayıs zalimlerine karşı belki toplu bir isyanda bulunmadı. Kardeş kanı dökülmesine sebep olmadı ama on binlerce kadın, çocuğuna Menderes ismini, Adnan ismini, Aydın ismini verdi. Araklılı bilge kadının yapabildiği en büyük tepki kırmızı peştamalından bir parça koparıp sandığa 'ret' oyu atmaktı. O da onu yaptı. Bugün 27 Mayıs'tan tam elli yıl sonra, 12 Eylül darbesinin 30. yıldönümünde, 28 Şubat'ın 13. yılında, Yakamoz, Ayışığı, Balyoz gibi onlarca darbe planlarının bilmem kaçıncı yılında, bu vesayet rejiminden kurtulma fırsatını yakaladık. Şimdi sandığa gidip bütün darbecilere kırmızı kart gösterme zamanı geldi.
<< Önceki Haber Kırmızı renkli bir referandum hikâyesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER