Bir soru ile başlayalım:
-
CHP'nin değişmesi beni sevindirmeli değil mi?
Ben, en yalın ve en geniş aidiyetler bakımından muhafazakâr bir insan.
CHP işte bu. Statükonun
kilit organı. Laikliği, cumhuriyeti, rejimi, halkı zapturapt altına almak için
araçsallaştıran siyasi yapı. Tek parti mirasçısı. O değişecek. O, rejim,
laiklik, cumhuriyet diyerek kılıç sallamamayı
tercih etmiş. Buna sevinmeli değil miyim?
-Evet sevinmeliyim. Ama sevinemiyorum. Peki ama neden sevinemiyorum?
İşte cevabı:
-Çünkü korkuyorum. Çünkü bu değişim bana güven vermiyor. Çünkü CHP'nin özde CHP olarak kaldığını hissediyorum. Yani bu değişimin "özde değil sözde" olduğu gibi bir kaygı var içimde. Çünkü değişim söyleminin gerçekte var olmadığı, sadece oy sıkıntısını gidermek için medyatik bir araç olarak kullanıldığı hissinden kurtulamıyorum.
Baykal, o malum skandaldan ve Kılıçdaroğlu'nun muradına erip ker
evete çıkmasından sonra yaptığı ilk medya çıkışında ne diyor?
-CHP'nin hiçbir duyarlılığı değişmedi diyor. Biz de mahalli seçimlerde İstanbul'da şimdi Kılıçdaroğlu'nun denediği şeyi denedik ama ana duyarlılıklarımız olduğu yerde duruyor.
Bu ifadeleri nasıl anlamalıyım ben?
Baykal'ın doğru söylediği gibi bir his beni kuşattığı için, Kılıçdaroğlu'nun sergilediği
imaj dönüşümünü sahici bulamıyorum.
Baykal ki, mahalli seçimlerden sonra Meclis'teki
Anayasa tutuculuğu ve
Ergenekon avukatlığı performansı ile "CHP'nin eski CHP olduğu"nu ortaya koymuş bulunmakta idi.
Baykal'ın, kendi kendisini harcayarak Kılıçdaroğlu'nun imaj dönüşümüne katkıda bulunması ve ilk demeçlerinde bundan haz duyuyor gözükmesi de, CHP için fedakârlığın öyle çok
ihmal edilecek bir motif olmadığını ortaya koyuyor.
Leyla İpekçi işin sırrını ne güzel yakalamış:
"Sanki halka CHP'yi diriltmek için ihtiyacımız var. Yani asıl
hedef CHP'nin yaşatılması. Çünkü o bu ülkenin kurucu partisi. Ve ilelebet var olması haktır. Dolayısıyla bu uğurda yapılacak her plan
doğal ve meşru addedilecektir." (
Taraf, 25
Mayıs 2010)
Dış
politika yorumcuları, Kılıçdaroğlu'nun
dış politika konusunda bir "derinlik sergilemediği"ni, ekonomi yorumcuları Kılıçdaroğlu'nun popülist söylemlerinin "altının dolması gerektiği"ni, yani altının boş olduğunu ifade ediyorlar. Sosyal politikalarda CHP statüko dışına çıkmıyor.
Eeee, geriye ne kalıyor?
İmaj...
Peki imaja nasıl güveneyim?
Kılıçdaroğlu, belki de insan olarak iyi özelliklere sahiptir. Onun kişilik özellikleri için yazılanların tümü için "safsatadır, abartmadır" diyemem. En azından mutantan (tantanalı) bir kişiliğe sahip olmaması, sade
aile yapısı iyi bir özellik.
Ama ben, CHP gibi bir partinin türlü kombinezonlar içinde üç günde lider haline getirilen bir kişiden ibaret olduğunu düşünemem.
Kılıçdaroğlu, kendisini
iktidara getiren süreci anlamış mıdır öncelikle bilmiyorum. Bu işin, gerçekten çözülmesi gereken bir iş olduğu fikrini bir kalemde kafasından silecek durumda mıdır? (Kayıt dışı işlemler konusuna son derece duyarlı olan Kılıçdaroğlu, Cemil Çiçek'e
kayıt dışı
siyaset konusunu bir sormalı.)
Ben, CHP'nin önemli bir kısmının "medya" olduğuna inanırım.
Ben CHP'nin önemli bir kısmının "yargı
bürokrasisi" olduğuna inanırım.
Ben CHP'nin, önemli bir kısmının "askeri bürokrasi" olduğuna, son süreçte de "Ergenekon yapılanması" olduğuna inanırım.
Ve ben CHP'nin önemli bir kısmının "varsıllar dünyası" olduğuna inanırım.
Medyada "CHP iktidarı"nı selamlayanlara baktığımda, Kılıçdaroğlu'nun o medyanın ekranlarında, pek neşeli, pek tutkulu, hiçbir kaygı duymaksızın dans ettiğine baktığımda, Kılıçdaroğlu'nun tek başına "iyi insan" olma durumunun, çok kolay "devşirilivereceği" hissi gelip oturuyor yüreğime.
CHP'nin
Kurultay salonuna yansıyan yüzüne bakıyorum,
Önder Sav'la ilişkilere bakıyorum, "Recep Bey" vurgulamaları karşısında salonda oluşan istihzalara bakıyorum, kaşarlanmış CHP alt yapısı ürkütüyor beni.
İktidar açlığına bakıyorum, ürküyorum.
İntikamcılığa bakıyorum, ürküyorum.
Kamer Genç'e bakıyorum, Necla Arat'a bakıyorum, Mehmet Faraç'a bakıyorum, Süheyl Batum'a bakıyorum... Ürküyorum. Bedri Baykam'ın heyecanı ürkütüyor beni.
Gürsel Tekin diyorum, alanda çalıştığı için, en azından siyasi hesapla gene de belki bu ülkenin muhafazakâr dünyalarına en sıcak isim olabilir.
Şu ana kadar Kılıçdaroğlu, bana bir şey söylemedi.
Şu ana kadar Kılıçdaroğlu, klasik CHP iktidar açlığına hitap ediyor ve onlara bayram yaptırıyor. Eh, onlar da sevinmeli tabii ama bu "Farklı bir CHP" anlamına gelmiyor.
Ben CHP sevinçlerinin kısa sürede "
devrimci şiddet"e dönüştüğü kaygısını taşırım ve CHP medyasının, bu devrimci şiddeti çok kolay meşrulaştırdığını düşünürüm.
Son seçimlerde AK Parti'den devralınan belediyelerde, üç günde tüm kadroların tiftiği attırıldı ve medyanın kılı kıpırdamadı.
CHP terörünü kolay içselleştiren bir medya bulunduğunu bildiğim için, bu sevinç gösterilerinden çok ürküyorum.
Ne yapayım, ürküyorum.