CHP'de yeni dönemin analizini yapmadan önce bir durum tespiti yapalım: Ana muhalefet partisinde asıl oyun şimdi başlıyor.
Özellikle de önceki
akşam başlayıp dün sabahın ilk ışıklarına kadar süren liste savaşlarından sonra görülüyor ki 'güçlü bir Kılıçdaroğlu' dönemi değil 'parçalı
koalisyon' hali var.
Şurası kesin, Kılıçdaroğlu lehine çok güçlü bir
rüzgar var. İster medyanın gazı deyin ister
Baykal'dan kurtulmanın verdiği motivasyon deyin, isterseniz de 'fırsatçıların' rüzgarı' deyin.
Gözle görülür bir 'coşku'nun varlığı açık. Fakat bu coşku ve motivasyonun kalıcı olması, oya dönüşmesi ancak köklü değişiklikler ve kalıcı politikalarla olacak. İki günlük kurultay bu köklü değişim konusunda fikir vermekten uzak.
Kılıçdaroğlu'nun konuşması hayal kırıklığına yol açtı denebilir. Doğrudur, ilk kez rejim yerine geçim vurgusu öne çıktı. Elitist bir söylem yerine kahvede, çarşıda pazarda anlaşılacak bir dil kullanıldı.
Bu üslubun karşılık bulacağı da muhakkak. Çünkü popülist söylemler her zaman karşılık bulur. Nasıl yapılacağı, reel olup olmadığına çok bakılmaz. Kulağa hoş gelir, geniş kitlelerin gönlünü çeler.
AK Parti'yi zorlayacağı kesin gibi. Ama okuyan yazan herkes CHP'nin yeni liderinin derinliğini sorgulayacaktır. Özellikle de Ergenekon'a
destek çıkan,
sermaye karşıtlığı olarak görülebilecek ifadeleri mutlaka çok tartışılır.
Fakat Kılıçdaroğlu'nu yeni politikasından önce parti içindeki iç çekişme zorlayacak. CHP'de oyunun yeni başladığının delili önceki akşam başlayıp sabaha kadar süren liste savaşıyla ortaya çıktı.
Baykal'ı deviren
Önder Sav'ın listeye damgasını vurması
İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in
bayrak açmasına neden oldu. Otel, CHP genel merkezi ve bazı popüler restoranlar arasında mekik dokundu. İl başkanları birkaç kez
otelde ve genel merkezde toplandı.
Hatta gece 03 sularında Tekin "Biz İstanbul'a dönüyoruz" restini bile çekti. Sav ile Tekin arasında manevralar yapıldı. Bir ara liste üzerinde çalışalım teklifi yapılınca "Sekreter gitti yarın sabah yaparız" bile dendi.
Sonuçta Kılıçdaroğlu sazı eline aldı ve her iki tarafında gönlünü yapacak 'ortaya karışık' bir liste hazırladı. Ama görünen o ki mevcut durum ne Tekin'i ne de Sav'ı tatmin etti.
Çünkü her ikisi de dün salona girerken '
Liste Genel Başkan'ın listesidir' dedi. Bu bir 'sahiplenmeme' vurgusuydu denebilir.
Bir kısım delegelerin ise 'Her şey aynı kalacaksa bu değişim rüzgarı niye' tepkisini de dile getirdiği görüldü.
Bu açıdan bakılırsa Tekin ve Sav arasında sürtüşmenin devam etmesi kaçınılmaz.
Liste için ise 'değişim'den çok 'dönüşüm' demek mümkün. Çünkü yeni liste de 'uzun yıllar önce' partide görev almış Atilla Sav ve Gülsüm Bilgehan gibi isimler var. Yani değişim yerine dönüşüm oldu.
Yeni parti yönetimine damgasını vuran Sav'ın sürprizleri ise sosyolog
Sencer Ayata, akademisyen-gazeteci
Süheyl Batum, gazeteciler
Enver Aysever, Mehmet Faraç, Hürşit
Güneş ve
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un
iletişim danışmanı Nuran Yıldız oldu.
Medya rüzgarı iyi olan Kılıçdaroğlu'nun PM'ye gazetecileri alması da bir stratejinin parçası. Ama Nuran Yıldız'a ayrı bir parantez açmak şart.
Bilindiği gibi Yıldız, Başbuğ'un iletişim danışmanıydı.
Akademisyen olarak teoriyi iyi bilebilir ama Başbuğ'a o kadar çok iletişim kazası yaptırdı ki... Aynı tavsiyeleri Kılıçdaroğlu'na da yaparsa '
Gandi Kemal' imajı yerle bir olabilir de...
Önce koltuğu kaybeden Baykal şimdi de PM'den silindi. Baykal'a yakınlığı ile bilinen bir isim bile kalmadı yeni yönetimde.
Baytok bile gitti.
Kurultay süreci çok hızlı geliştiği için Kılıçdaroğlu'nun yepyeni bir
ekip kurması mümkün değildi ama tüm inisiyatifi de Sav'a bırakması dikkat çekti.
Kurultayla ilgili bir başka dikkat
çekici nokta da yaşanan kaostu. Hatta bir ara Kılıçdaroğlu düşüp eziliyordu. Nitekim bir meslektaşımızın ayağı kırıldı. Hiçbir düzen oturtulamadı. Bu konuda AK Parti'den
ders almalılar.
Dün akşam itibarıyla CHP'de yeni bir dönem başladı. Ciddi bir rüzgar olduğu muhakkak. Fakat kafalar karışık. Hem listeler hem de listelerin hazırlanış sürecindeki tartışmalar partinin bundan sonra da 'iç mücadeleler'e sahne olacağının işareti.
Fakat kamuoyunun cevabını aradığı soru şu: Kılıçdaroğlu 'yeni Baykal' mı olacak yoksa sol ve demokrat bir CHP'yi mi inşa edecek?
Sürekli eleştirmek yerine 'Çözüm üreten CHP'yi mi kuracak? CHP'nin uzun yıllardır yaptığı gibi sandıkta yenemediği rakibini
siyaset dışı yollardan mı devirmeye çalışacak?
Top Kılıçdaroğlu'nun önünde. Gol yapmak da taca atmak da onun sorumluluğunda.