Bu
Selçuklu büyükleri artık
Kayseri'de bir üniversitenin ve iddialı bir lisenin adı. Ankara'nın değişen çehresi, değişen
Türkiye adına çok önemli ipuçları veriyor.
Özel sektöre ait binaların kamu binalarını geçip Ankara'nın silüetine hakim olmaları gibi. Ama Kayseri'de attığınız her adımda, karşılaştığınız her insanda bu değişimin mimarisini ve sahiplerini buluyorsunuz. Son aylarda Türkiye'de birçok yere gittim. Kayseri, bu köklü değişimin en parlak örneği.
1969 yılında
Halit Refiğ'in çevirdiği "Bir Türk'e
Gönül Verdim" filminde, o yılların Kayseri'sine ait kareler vardır. Sadece hâlâ ayakta duran
kale surları ile, aynı mekanda olduğunuzu kanıtlayabilirsiniz. Belediye, tarihî dokuyu şehrin ziyneti gibi
yerli yerine yerleştirmiş. Tarihiyle barışık
modern bir şehrin işaretleri her yerde var. Bambaşka bir Kayseri ve dolayısıyla bambaşka bir Türkiye'de yaşıyoruz. Bu günleri öngörüp, değişimi başlatan mimarları hayırla yâd etmek lâzım.
Özel üniversiteler çok yakın bir zaman içinde yüksek
öğretimin lokomotifi haline gelecek. Devlet üniversitelerinin
rekabete kapalı bürokratik yapısı, bilimsel ilerlemenin ve daha kaliteli eğitimin adresinin
vakıf üniversiteleri olacağını gösteriyor.
Üniversitenin
toplum ve ekonomi ile iç içe geçmesi, toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarına
cevap vermesiyle mümkün. Toplumun içinden çıkan ve ekonominin acımasız rekabeti içinde pişip kemale eren girişimcilerin yükseköğretime el atması, bir yandan değişen ve ilerleyen Türkiye'nin sonucu; öbür taraftan da daha hızlı büyüyecek ve iddialı hale gelecek Türkiye'nin işareti. Boydakların kurduğu
Melikşah Üniversitesi, belki de bu ferasetin en parlak örneklerinden biri. Pırıl pırıl bir
öğretim üyesi kadrosu ve daha
hazırlık sınıfında oldukları halde büyük düşünmeyi alışkanlık haline getirmiş öğrenciler farklı bir Türkiye'yi haber veriyor.
Büyük devlet üniversitelerinin başarısı, yetenekli öğrencilerin eseri; üniversite yönetimlerinin ve öğretim üyelerinin performanslarının değil. Melikşah gibi, taşraya yayılan özel üniversitelerin yükselteceği çıta, sayıları arttıkça kalitesi iyice düşen devlet üniversiteleri için de sağlam ölçüler üretebilir. Tek çözüm üniversiteleri rekabete açmak. Rekabetin ne olduğunu en iyi kim bilir?
Kılıç Aslan Lisesi'nde öğrencilerin bana sorduğu sorulara çok şaşırdım. Türkiye ve dünyadaki gelişmelere yönelik geniş bir ilgi; tıkır tıkır işleyen bir muhakeme ve yerinde kurulan illiyet bağları ve tabii bu vizyona zemin oluşturan sağlam ahlâkî değerler. En çok da her şeyi sorgulayan eleştirel
akıl. Şimdi bu gençlerin söz söyleyeceği ve peşlerine takıp sürükleyeceği 20 yıl sonrasının Türkiye'sini hayal edin. Bizler galiba bu kadar şanslı ve akıllı değildik. Galiba en başta öğretmen farkı. O binaları dikip, doğru öğretmenleri o dershanelere davet edenlerin hakkını da mutlaka vermek lâzım. Sıraladıklarım, yeni Türkiye'nin bileşenleri.
Bir toplum seçkin sınıfın değişmesi ile değişir. Türkiye seçkinlerini değiştiriyor. Siyaset sınıfı büyük ölçüde değişti. Sermaye sınıfı da değişiyor. Eskinin seçkinleri Batı'nın değerlerini ve kültürünü
tercih ediyordu. İstanbul'un büyük
sermayesinin finanse ettiği kültür ve sanat etkinliklerini sıralamak, değişenleri görmek için yeterli. Kayseri'den çıkan bir sermaye grubunun ikinci nesil sahipleri, içinden çıktıkları toplumun değerlerini ve kimliğini yüceltiyor. Yaptıkları işe de hayır-hasenat olarak bakıyor.
Başarılanların anlamı üzerine derin derin düşünmek lâzım. Sivil-asker
bürokrasi engel oldu, büyük sermaye haksız rekabet şartları ile üstünlük sağlamaya çalıştı ama Kayseri'de bu okulları inşa eden sermayedarlar bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelerek bir mucize gerçekleştirdiler. Şimdi onları başarıya ulaştıran ahlakî değerleri tesviye etmek için topluma eğilip, sosyal sorumluluklar üstleniyorlar.
Bugünün dağdağalarından, komplolarından korkuya veya endişeye kapılanların Kayseri'ye bakması yeterli. Gencinde, hocasında ve girişimcisinde gördüğüm özgüven, Türkiye'nin sahip olduğu asıl güçlü sosyal sermayenin habercisi.