ATİNA
Yunan kamuoyu henüz başına gelecekleri tam olarak anlayabilmiş değil. Biraz şaşkınlık, biraz da belirsizlik içinde. Meclis’ten geçen, kemer sıkma önlemleri henüz kimseyi ısırmadığından dolayı, bir bekleme sürecinden geçiyorlar.
Bundan dolayı da, hala restoranlar, barlar dolu, ancak uzun sürmeyeceğini de biliyorlar. Yaşadıkları
krizin ne anlama geleceğini yavaş yavaş anlıyorlar. Genel bir korku, kuşku var.
İşte böyle bir ortamda, bugün
Türkiye kelimenin tam anlamıyla
Atina’ya bir çıkartma yapacak.
Baş
bakan Erdoğan, beraberindeki 10 Bakan ve iş adamlarıyla, öğle vakti iki günlük resmi
gezisini başlatacak.
Yunanlıların bir bölümü için bu olay, Türkiye’nin bir gövde gösterisi. En zayıf oldukları bir anda, Türkiye’nin krizden güçlü çıktığı bir ortamda yapılan bu ziyareti sevmiyorlar. Diğer bir bölümü ise, bir tarih yazıldığını ve Türkiye’nin dostluk elini uzattığını ileri sürüyor.
Peki, kamuoyunu bir yana bırakıp, şu anda
ülkenin
kaptan köşkünde oturan kişi,
Başbakan Papandreu ne diyor? Bu geziyi nasıl değerlendiriyor?
Papandreu ile tanışıklığım 25 yıl öncesine gider. Defalarca karşılaştık, söyleştik, sohbet ettik, bu defa da, o yıllar öncesinin tanışıklığı çerçevesinde herşeyi konuştuk. Dikkat ettiğim, o da Türk Başbakan’ının böylesine büyük bir heyetle gelmesinden çok memnun. Ziyareti “güzel bir
jest” olarak niteliyor...
"Bilanço saati geldi. Barışın meyvelerini yiyeceğiz"
“... Bu ziyareti ben rutin, sıradan bir gezi olarak katiyen görmüyorum. Tam aksine, ilişkilerimizde bir dönemeç, bir köşe taşı olacağına inanıyorum... Türkiye ile yakınlaşmanın ilk adımlarını 10 yıl önce, İsmail Cem ile attık. Depremle pekişti ve bugüne gelindi. Şimdi bir bilanço yapmalıyız... Barış ortamını derinleştirmeliyiz. Barışın meyvelerini yemeliyiz. Türkiye bize bu yönde atılacak adımlarda da yardımcı olursa, en büyük desteği verir...”
"Ege uçuşları ve
savunma giderleri inmeli"
Yunanistan Başbakanı, Ege’deki hem
uçak dalaşlarının, hem de kıta sahanlığının artık çözülmesi gerektiğine inanıyor. Açıkça söylemedi ancak, Türk ve Yunan uçakları arasındaki “it dalaşı” diye adlandırılan çekişmeyi bitirecek bir projenin gerçekleşmesini istiyor. Bu ziyarette kesin sonuç alınamasa dahi, önemli bir adım atılacağını hissettirdi. Anladığım kadarıyla iki ülke silahlı kuvvetleri çalışıyorlar. Ayrıca, Ege’deki savunma harcamalarının indirilmesi her iki ülke için önemli bir
hedef.
"Kıta sahanlığını
Lahey'e götürelim..."
Papandreu,
Kıta Sahanlığı konusunda ise çok daha net ve açık konuştu:
“...Karşılıklı harcamaların azaltılması için çalışmalar yapılıyor... Kıta Sahanlığı sorununu ise, artık Lahey Adalet Divanı'na götürebiliriz. Bu konuda uzun süredir dışişleri
hazırlık yapıyor... (NOT: Türkiye ise, hem Kıta Sahanlığı, hem de Hava Sahası anlaşmazlığını birlikte Divan’a götürmek istiyor. Görüş ayrılığı henüz aşılamamış gibi görünüyor.)
Vize konusunda ise, genel anlamda bizim elimizi kolumuzu AB’nin
Schengen anlaşması bağlıyor. Ancak, Adalara vize uygulamasının esnekleştirilmesi için adım atabiliriz. Eğer Türkiye ile, kaçak
işçi veya göçmen akışını engelleyecek bir mekanizma kurabilirsek, o zaman Schengen’den günlük turlar veya ziyaretler için izin alabiliriz...”
"...
Kıbrıs'ta çözümü toplumlar bulmalı..."
Yunan Başbakanına göre, Kıbrıs’ta artık çözüm zamanı geldi. Ancak, Atina’nın genel yaklaşımı, çözüm için araya girmemek, iki toplumun çözümü bulmalarını
tavsiye etmekle sınırlı.
Ankara ise, Yunanistan’ın daha aktif rol almasını ve örneğin 4’lü bir konferans (Türkiye,Yunanistan,
KKTC ve Kıbrıs Rumları ile sürecin hızlandırılmasını istiyor.)
Papandreu’nun
itirazı var:
“...4’lü bir konferansta hemen tanıma sorunu çıkıyor. Biz KKTC’yi tanımıyoruz, siz Kıbrıs Rum hükümetini tanımıyorsunuz. Bundan dolayı çözümü iki toplumun bulması çok daha doğru bir yöntemdir.
"AB'den sakın soğumayın..."
Yunan Başbakanına, bir süredir içimde kıpırdanmaya başlayan bir kuşkumu yansıttım.
“
Avrupa sizin krizinizde çok yavaş hareket etti ve epey de hırpaladı. Acaba, Türkiye gibi bir ülke bu ağır mekanizmadan bir süre uzakta kalsa daha iyi olmaz mı?” dedim.
İtiraz etti.
“... Avrupa yavaş hareket edebilir, yanlış saplantılara kapılabilir, ancak günün sonunda doğru yolu bulur. Nitekim bize verdikleri destekte ortada... Türkiye’yi biz hep destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz. Türkiye, Avrupa’nın dışında kalmamalıdır...”
"Kriz bize bir düzeltme fırsatı verdi"
Tabii günün konusu, mali-
ekonomik kriz.
Acaba kimi sorumlu görüyordu. Kendini, politikacıları veya
piyasaları mı suçluyordu?
Baktım ki, Yunan Başbakanı son derece gerçekçi. Bugünkü çorbada herkesin tuzu bulunduğuna inanıyor. Babası Andreas Papandreu’dan başlayıp, en sonuncu Karamanlis’e kadar politikacıların, piyasaların, spekülatörlerin ve Yunan halkının da sorumluluğuna değiniyor.
Peki, bu dipsiz kuyudan kurtulabilecek mi?
“Mutlaka kurtulacağız. Başka çaremiz yok. Zaten bu krizin bize bir fırsat yarattığına inanıyorum. Yanlış giden bir düzeni şimdi düzeltemezsek, ileride hiçbir şekilde düzeltemeyiz.
Rüşvet bitmeli,
kayıt dışı ekonomi bitmeli, rahat hayat bitmeli...”
"Erdoğan cesur bir lider. Onunla Mit'leri aşabiliriz"
Papandreu, Türkiye’yi yöneten son dönem Başbakanlarının tümünü tanıyan nadir
siyaset adamlarından biridir.
“Bana, Türk Başbakanlarının bir analizini yapsanız ne dersiniz?” diye sordum.
Önce bir durakladı, sonra Erdoğan’ı neden
tercih ettiğini anlattı:
“...Türk-Yunan ilişkileri, uzun yıllara dayanan MİT’lere, şehir efsaneleriyle doludur. Yunan halkında bir Türk korkusu vardır, Türkiye’de de Ortodoks çemberine alınma korkusu. Bu iki MİT’ten de kurtulmamız gerekiyor. Erdoğan ile bunu gerçekleştirebileceğimize inanıyorum. Zira cesur bir lider. Siyasette cesaret çok nadir ve önemli bir şeydir...”
İşte, tarihi bir gezinin öncesinde Yunan Başbakan’ının görüşleri. Bende bu ziyaret için Atina’da olacağım. Yarın izlenimlerini sizlerle paylaşacağım