Galiba Erica Jong'un bir kitabından aklımda kalan bir özdeyiş var. Belki de "Uçuş Korkusu"ndandır (Fear Of Flying).
Mealen şöyleydi bu cümle:
- Çözüm yolunu bildiğimiz ama keşke bilmesek dediğimiz sorunlar hakkında
akıl sormamıza
tavsiye almak diyoruz...
Bugünlerde her köşe yazısında Deniz
Baykal'a ve
CHP'li kadrolara bundan sonra ne yapmaları gerektiği konusunda tavsiyeler önerenleri okurken, hep bu cümleyi hatırlıyorum.
Sanki CHP'liler "Değişim" ve "Yenilenme" konularında neler yapmaları gerektiğini bilmiyorlar mı?
-
Türkiye coğrafyasının tümünden oy alabilen bir parti olmak.
- Resmi ideolojinin değil
yurt ve dünya gerçeklerinin sözcüsü bir parti olmak...
- Kökü mazide ama gözü atide olan, yarına dönük bir parti olmak...
- Başın örtülü olmasına değil, beyinlerin açık olmasına önem veren bir parti olmak...
-
Cumhuriyet muhafızlarının oluşturduğu statükocu oligarşinin değil, cumhuriyeti özgürlükler ve
demokrasi ile taçlandıran ve
halk iradesini kutsayan bir siyasetin uygulayıcısı olmak.
- Toplum mühendisleri yerine değişim mühendislerinin kendilerine yakın bulduğu bir parti olmak.
CHP'lilere sürekli yol gösteren fahri danışmanlardan daha çok biliyor bu gerçekleri CHP'nin
yönetim kadroları.
Serde erkeklik var
Deniz Baykal da biliyor.
Ama durum Orhan
Veli şiirindeki gibi.
"Bakakalırım giden geminin ardından
Atamam kendimi
denize, Dünya güzel.
Serde erkeklik var,
Ağlayamam."
Diyelim ki "
Kemal Kılıçdaroğlu-
Gürsel Tekin" ikilisi, CHP'yi "Gerçek dünya"ya uyumlu hale getirebilecek ikilidir.
Önümüzdeki kurultayda bu ikilinin rüzgârı eserse, Deniz Baykal ve ekibi bundan sonra ne yaparlar?
Ayrıca "Ayıplı
kaset"in lafı duyulduğunda "Baykal siyasi hayatını noktalamalı" diyen fahri danışmanların şimdi de "
Gandi Kemal" diye tempo tutmaları, bunların CHP'nin geleceğini Deniz Baykal'dan daha fazla düşündükleri anlamına mı gelir?
Hayvanların davranışlarından giderek insan
toplumlarının zaaflarını sergileyen Ezop'un Milat'tan altı yüz yıl önce seslendirdiği bir tavsiye vardır.
Kendileri zor durumda olanlar
Ezop "Sakın kendileri de zor durumda olan insanlardan tavsiye almayın" der.
Attıkları her
manşet ayıplı ve yanlış, yaptıkları her yorum dayanaksız ve kasıtlı, izledikleri yol ile kendi kurumlarını krize sürüklemiş fahri danışmanların, şimdi Deniz Baykal ile CHP yöneticilerine doğru yolu göstereceklerini beklemek ne kadar mümkündür ki?
Bu tavsiyecilerin desteğinde ve yol göstericiliğinde girilen her
seçimde CHP'nin aldığı sonuçlar ortada.
CHP'nin değişmesi gerektiğini seçim yenilgileri veya demokratik açılımlar karşısındaki negatif tutumu sırasında değil de kaset skandalı vesilesiyle hatırlayan danışmanlar, Baykal'ı da CHP'yi de daha büyük çıkmazlara yönlendirebilirler.
Neticede Baykal'ın da onlardan daha çok sosyo-politik bir gerçek olan
Fethullah Gülen'e güvendiği, verdiği mesajdan anlaşılmamış mıdır?
Bu yazıyı Turgut Uyar'ın "Denge" şiirinden dizelerle noktalayayım:
Denge "
... Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim gizli bir bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım.
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız."