Rusya Devlet Başkanı Dimitri
Medvedev, yanındaki heyetle birlikte 12 maddelik; içinde gazlı ve enerji dolu bir paket ile Ankara’ya geldi.
Başbakan Putin ile ağabey-kardeş seviyesindeki samimiyetiyle bilinen Medvedev, 45 yaşında ve Rusya’nın devlet başkanı.
İyi bir
hukukçu olan Medvedev, Rusya’nın dış
politikasının yönlendirilmesinde tam yetkili.
Rusya-
Türkiye ilişkilerinin Ortaasya ve Ön
Asya için ne ifade ettiği üzerinde durmadan önce bölgedeki stratejik hareketlenmeye bakmakta fayda var.
Zaman’da
Abdulhamit Bilici’nin de dikkat çektiği gibi;
Suriye,
Katar liderlerinin katılımıyla İstanbul'da hafta sonu yapılan zirveyi, Sarkozy'nin Türkiye'yi AB'den dışlamak için kurulmasını istediği
Avrupa Birliği Tefekkür Grubu'nun, yayımladığı raporda Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesi gerektiğine karar vermesini, Rus lider Medvedev'in dün 4 uçakla Türkiye'ye gelmesi ve Başbakan Erdoğan'ın krizin tam ortasındaki komşu
Yunanistan'a
destek olmak ve ilişkileri maksimum düzeye taşımak için bu hafta 9 bakanla Atina'ya çıkarma yapacak olması, Türkiye ’nin bölgede başat bir rolü çoktan üstlendiğini söylemek, müneccim olmayı gerektirmiyor.
Dimitri Medvedev, 2008
Eylül ayında Rossiya televizyon kanalındaki mülakatta; 'Rusya Federasyonu'nun dış politikasını yürütürken, özellikle bunu 5 ilke çerçevesinde temellendireceğini ve ikinci sırada; “dünya çok-kutuplu olmalıdır. Tek kutuplu bir dünya kabul edilemez. Başkalarının başkaları üzerindeki hâkimiyetine izin veremeyiz.
Amerika Birleşik Devletleri gibi ciddi ve nüfuzlu bir
ülke bile olsa, tek bir ülkenin bütün kararları aldığı bir dünya düzenini kabul edemeyiz. Böyle bir dünya istikrarsız olmakla kalmayıp ihtilaflarla da tehdit altında olacaktır.” Açıklamasında bulunmuştu.
Ayrıca Rus heyetinin dağarcığında olan; Rusya-Türkiye ilişkilerinin stratejik
ortaklık seviyesine ulaşmasında önemli aşamalardan biri olan hükümetler arası 'Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) kuruluşu ile ilgili ortak
deklarasyon imzalanması ve Konseyin çalışmalarının koordine edilmesi için iki ülke,
sivil toplum kuruluşları, işadamları dernekleri, kültür merkezleri ve
gençlik organizasyonları gibi bir dizi yapının yer aldığı 'Toplumsal Forum'un kurulmasının ön görülmesi, Rusya’nın Türkiye’ye yönelik politikalarında ciddi olduğu anlamını taşıyor.
Çünkü Rusya, şimdiye kadar bu şekilde
Almanya ve
İtalya ile ÜDİK yapılanmasına gitmiş.
Türkiye ziyaretinde ve Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile yaptığı ortak basın toplantısında, iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'ne atıfta bulunan Medvedev'in; bu konseyde yüksek düzeyde
işbirliği konularının ele alınacağını ve bu sayede ticari ve iktisadi hedeflere daha kolay ulaşılacağını, siyasi alanda ve insani boyutta da istişarelerin artacağının altını çizmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki hedefini ortaya koydu.
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'in, Türkiye ile Rusya'nın sözde değil, gerçek birer stratejik partner olduğunu vurgulaması ise bölgede yeni politika ve stratejilerin habercisi olarak algılandı.
***
Bugün Rusya’nın
Hindistan,
İran, Suriye ve Türkiye (
Ukrayna, Kafkaslar,
Karadeniz,
Orta Asya, Transdinyester gibi ülke ve bölgeler ile
enerji kaynakları, enerji iletim hatlarındaki çıkarlarını savunması öncelikli sırada yer alıyor) ile olan işbirliği alanlarının genişletilmesi ve sağlanması bunun delili olarak ortada duruyor.
Medvedev’in çok kutuplu dünyaya dikkat çekmesi, yaşadığımız ‘Enformasyon Çağı’ nda ülkeler arası ilişkilerin sadece stratejik olmayacağını; bundan sonra her ülke dünyanın her hangi bir köşesindeki ülke ile anında iletişimde olacağını ve pazarlama mantığının etkinliğini de kaydetmekte fayda var.
Bunun da, dünyadaki olağan ya da olağan üstü olaylarda tüm ülkelerin katkısını sağlayacağını eklemek gerekiyor.
***
Medvedev’in, Ortadoğu'da durumun kötüleştiği ve tansiyonun daha da yükselme riski olduğuna işaret etmesi ve herkesi bölgede barışın sağlanması için katkıda bulunmaya çağırması da buna işaret ediyor.
Dünya kamuoyunda ABD ile
rakip gibi görünen Rusya, Medvedev’in yeni açılımlarıyla, çok kutuplu dünyayı
tavsiye ederken; ABD ile birlikte etki alanlarını ve sınırlarının da altını çiziyor.
Rusya lideri, ABD'nin Ortadoğu’da barış sürecine daha fazla aktif olarak katılması gerektiğini belirtirken, barış sürecinin sonunda 1967 yılından bu yana işgal altında tutulan Arap topraklarının boşaltılması ve İsrail'le birlikte yaşayacak bağımsız
Filistin devletinin kurulmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.
İlginç olan ise Medvedev Bunu, Suriye ziyareti sırasında yapıyor.
Zaman’da Faruk Akkan’nın tespitiyle, Rus dış politikasının bugünkü görünen yüzü Medvedev ve doktrini görünüyor. Doktrinin pratiğe dönüştürülmesinde en yetkili ve etkili kişi Rusya başbakanı Putin olduğu muhakkak.
Türkiye tarafında ise bir akademisyen, uluslar arası ilişkiler uzmanı ve üniversitede ‘Stratejik Derinlik’ çalışmasıyla pratik anlamda
Ahmed Davutoğlu duruyor.
Başbakan recep Tayyip Erdoğan’ nın güçlü siyasi iradesinin bu duruştaki payını ise atlamamak gerekiyor. ‘
One Minute’ bile şu an uluslar arası kamu oyunda fenomen olmuş durumda.
Bütün bu gelişmelere, Türkiye-
Ermeni protokolleri, İran-Yunanistan açılımını eklediğimizde, dünya dengelerinde söz sahibi bir Türkiye’nin hak ettiği yere doğru gittiğini söylemek gerekiyor.
Demokratikleşme süreciyle birlikte, anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde, demokratik teamüllerin yerleştiği ve özgürlükler adası haline gelecek bir Türkiye, hem bulunduğu coğrafya için, hem de dünya için modelden öte lokomotif konumuna yükselecektir.