Tarık Akan’ın, Mehmet Metiner’e saldırmasına şaşırmadım.
Bu
arkadaşımız maalesef böyle.
İyi bir aktördür. Yıllarca severek izledik. Hâlâ izliyoruz... Kendisi hazzetmediğini söylese de, Ferit tiplemesini de çok sevdik. “Pehlivan”daki ve özellikle “Yol”daki performansına bayıldık.
Bu kadar iyi bir aktör, nasıl olurda bu kadar kötücül ve “tahammülsüz” bir görüntü çizer?
Bunun nedenini, “Tarık Akan’ın solculuğunda” aramak lazım.
İlginç bir solculuk bu...
Referanslarını, Türk seçkinciliğinden ve “nasyonalist” düşünceden alan bir
solculuk...
Kendisine benzemeyeni iten bir solculuk...
Kemalizm’in başımıza gelmiş en iyi şey olduğuna inanan, Kemalist retoriği benimsemeyenleri ötekileştiren, hatta “şeytanlaştıran” bir solculuk...
Bu tür solculuğa
Özdemir İnce ve Emre Kongar gibilerde de rastlıyoruz.
Uzun uzadıya anlatacak, hele teorik çerçeve çizecek halim yok. Adı geçen şahıs buna değmez...
Şu kadarını söyleyeyim:
Dünyanın her yerinde, sol yordamlar, kendisini mutlaka “Marksist” düşünceyle yahut onun türevleriyle ilişkilendirir... İşin içine
emek, artı değer, eşitlikçilik, ortaklaşacılık,
bağımsızlık,
özgürlük gibi birtakım kavramlar da girer ve bunların toplamından türeyen “dünya görüşü” (daha doğrusu değer tercihleri) kendisini “sol düşünce” olarak ortaya çıkarır.
Bizimkinin solculuğu böyle bir şey mi?
Sanmıyorum.
Daha doğrusu, hayır...
Sinemaya adım attığı yıllarda Yılmaz
Güney’den etkilenmiş, onun bazı tavırlarını temellük ederek “solcu” olup çıkıvermiş... Bunu “
Anne Kafamda Bit Var” adlı kitabında anlatıyor.
Fakat, “etkilendiği”
Yılmaz Güney’i hiç okumamış, hiç anlamamış.
Bizim bildiğimiz Yılmaz Güney Marksist’ti. Hatta Enver Hoca’cıydı. Üçüncü Dünyacılığa bulanmış bazı görüşleri vardı... Hatta Kürtçüydü. Militarizmlerden pek hazzetmezdi... TSK’nın “siyasi aktör” olarak rol aldığı darbelerden hoşlanmazdı.
Bir parça da ahlakçıydı... “Arkadaş” filmi örneğin, “çürümenin adresi” olarak gösterilen Beyaz Türk muhitlerine ve “çağdaşlık” iddiasındaki seçkinci burjuvaziye yönelik ciddi bir ahlak eleştirisiydi.
Hadi daha açık konuşalım:
Köylü ahlakını savunuyordu Yılmaz
Güney.
Bu tavır, uzun süre, “solculuk”
zannedildi...
Kıymetli aktör Tarık Akan, tam da, Yılmaz Güney’in bir zamanlar eleştirdiği yerde duruyor.
Ne yerini yadırgıyor, ne de solculuk iddiasından vazgeçiyor.
Bence Tarık Akan’ın üzerinde Yılmaz Güney’in değil, eski bir “
subay” ve 27 Mayıs’çı olan babasının etkisi daha fazla.
Hani, babası buna, “Bazı darbeler iyidir, bazı darbeler kötüdür oğul... 12
Eylül bizim darbemiz değil; bu nedenle kötüdür” demiş ya...
Bence babasının izini sürüyor.
Mehmet Metiner’e saldırmasına bu yüzden şaşırmadım... Hatta, çok yakıştırdım...
Deniz Baykal’ın kaseti
Bir dergiden aradılar, “Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen seks görüntüleriyle ilgili olarak ne söylemek istersiniz?” diye sordular.
Ne söyleyebilirim ki?
Bu meseleyi konuşmak, hakkında yorumlar yapmak bile “pornografi”ye giriyor.
Ne söylenebilir ki?
Lanetliyorum... Aklı başındaki her
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını bu rezil ve insanlık dışı olayı lanetlemeye çağırıyorum...