"Sivil dikta..."
Nuray Mert üretti, Deniz
Baykal ve benzeri
CHP şürekâsı tüketiyor.
Ne o?
Baykal'ın en son tanımlamasına göre, "Devlet olanaklarının, giderek
Anayasa'nın, hukukun, demokrasinin gerekleri bir tarafa bırakılarak, baskılarla, yolsuzlukla, dayatmalarla, bir
sivil diktanın emrine doğru dönüştürülmekte olduğu çok açıktır."
Ona göre "İnsanlar tarihi bir süreci yaşarken bunu fark etmezler, kendilerini aldatırlar. Bu süreç yaşanıyor. Sürecin son aşaması
Anayasa değişikliğidir. Bu tamamlanırsa
Türkiye çok farklı bir aşamaya gelecek."
Baykal'ın, Türkiye'nin önüne koyduğu "öcü profili" bu.
Baykal'ın bu yaklaşımı, Anayasa değişikliği ile
Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın daha geniş tabanlı bir üye yapılanmasına yöneltilmesi ve burada Cumhurbaşkanı ile
TBMM'nin katkısının bir ölçüde artması ile bağlantılı bir değerlendirme.
Ona göre, şu andaki
iktidarı AYM ve HSYK'nın mevcut statü içinde oluşumu dizginliyor, bunlar da "
halkoyu" ile belirlenen TBMM ve Cumhurbaşkanı etkisine girerse, böyle bir dizginleme gücü devreden çıkmış olur.
Peki soralım bakalım, nasıl olacakmış bu sivil dikta?
-Anayasa'yı
Meclis değiştiriyor.
-Meclis'in onayından sonra Cumhurbaşkanı inceleme yapacak. Cumhurbaşkanını Meclis seçti.
-Meclis'in kararından ve Cumhurbaşkanı'nın onayından sonra halkın oyuna başvurulacak. Halk değişikliği onaylayabilir de onaylamaz da. Kimse daha şimdiden halkın reyini
tayin durumunda değil.
Diyelim hükümet ve Cumhurbaşkanı bu süreçte yanlışlar yaptı.
-Bir yıl sonra genel
seçim var. Halk bu seçimde iktidarın yanlışlarının hesabını sorup, onu düşürebilir.
-İki yıl sonra halkoyu ile Cumhurbaşkanı seçimi var. Cumhurbaşkanı Gül'ün
aday olup olmayacağı bilinmiyor. Aday olduğu takdirde, elbette ki halk, geçen 5 yıllık süredeki performansına, tarafsız olup olmadığına, devleti iyi temsil edip etmediğine, içerideki-dışarıdaki başarısına bakıp oy verecek. Lehinde veya aleyhinde... Tek başına yarışmayacak. Belki Baykal da adaylığını koyacak. Veya CHP'nin benimsediği bir aday gösterilecek. Kim bilir belki de o aday, Gül'den veya
AK Parti'nin benimseyip sunacağı (diyelim
Tayyip Erdoğan) adaydan daha çok sevilecek.
Baykal'ın "sivil dikta" teorisine karşı sorulacak iki soru şu:
-Bir yıl sonraki genel seçimlerde AK Parti'nin zaferinden başka ihtimal söz konusu değil mi?
-İki sene sonra yapılacak
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Gül veya AK Parti'nin destekleyeceği (diyelim Tayyip Erdoğan) bir adayın zaferinden başka bir ihtimal söz konusu değil mi?
Yani "sivil dikta" AK Parti iktidarı ile Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı ile ya da
Abdullah Gül ve benzeri bir kişiliğin Cumhurbaşkanlığı ile bağlantılı ise, halkın onlardan başka birisini bu görevlere getirmeyeceği kesin mi?
Tabii, bu sorunun hemen altında, "Sayın Baykal'da, CHP'li bir kişilik dışında, halkın sorumluluk vereceği tüm şahıslar potansiyel anlamda sivil diktaya yönelebilirler kanaati mi hakimdir" sorusu vardır.
Yani "Bu halk zaten 1950'den beri sorunludur" mu denmek istenmektedir?
"Sivil dikta" yani Türkiye'de halk oyunun rengi!
"Sivil dikta karşıtlığı" yani Türkiye'de halk oyu ile mücadele!
Yani CHP...
Böyle geldi, Baykal ile böyle devam ediyor.
Şöyle olabilseydi:
Halk sandıktan CHP'yi iktidar yapacak bir oy profili çıkarsaydı ve Meclis veya halk, hep A. Necdet Sezer veya
Demirel gibi birisini Cumhurbaşkanı seçseydi... Onlar mesela 28
Şubat sürecine
selam dursalardı... Dikta mikta olmayacaktı.
Ama halk bunu yapmıyor. 60 senedir bunu yapmıyor.
Ah bu halk!
Evet, Baykal'ın derdi halkla.
Ama bir demokratik sistemde, halkla problemi bulunan bir siyasetçiyi
tedavi edecek ilaç henüz keşfedilmemiştir!
Bu durumda, Baykal'ı "sivil dikta öcüsü"nden kurtarmak için ne yapılabilir ki?