Daum kriz yönetmekte usta değil, çünkü
final oynamakta büyük bir uzman sayılmaz
Güneş’in, Urfa’da enerjilerine çok ihtiyaç duyacağı
Selçuk,
Colman,
Alanzinho ve Umut’u cumartesi Ankara’da çeşitli sebeplerle 11’de kullanmaması önemli bir avantajdı. Ankara’da yarım saat oynamış diri Colman’ı dün solda kullanarak Gökhan’ın muhtemel bindirmelerinin önünü kesti; “capcanlı Alanzinho-yorgun Emre eşleşmesi” de F.
Bahçe orta sahasını ciddi biçimde oyundan düşürdü.
Ama Güneş’e dün kazandıran, muhtemelen bundan sonra da kazanmaya devam ettirecek esas önemli
tercih, 42 buçuk numara
ayakkabı misali hiçbir yere uyamamış adamları bu formaya uydurma becerisi... Tutunamayan yetenekliler Engin,
Burak ve Alanzinho’yu bu çapta bir finalde bir arada 11’de kullanmak, ancak Güneş’in harcı olacak kadar cesur bir hamle.
Daum’a dünkü finali kaybettirense, 20 yıllık hocalık kariyerinde kaybettiren davranışlarından çok farklı değil... Daum’un kariyerindeki lig ikinciliği sayısı (6), şampiyonluğundan (5) fazla... Çalıştırdığı her takımla uzun lig maratonunda iyi işler yapan Daum’un hemen hiç
Avrupa kupası başarısı yok. Çünkü Daum kriz yönetmekte usta değil; çünkü Daum finalleri oynamakta büyük bir uzman sayılmaz.
Dünkü müsabakanın en güzel tarafıysa Şanlıurfa’da oynanmasıydı. Ama keşke bu finalin Urfa’da yapılacağı önceden ilan edilseydi de ışıklandırma yetersizliği giderilip müsabaka gece oynanabilseydi diye düşünmeden edemiyor insan... Çünkü ülkenin bir tane kupası var, bu finalin
yurt çapında izlenmesinin garantisi ya hafta sonu gündüz veya hafta içi gece oynatmak...
Üstelik bu maçın bu kentte oynanacağı 1 yıl önce ilan edilseydi, belki Urfaspor da kendi sahasında final oynama motivasyonuyla bu yıla çok farklı başlayabilirdi! 30 Eylül’de
Türkiye Kupası’nın 2. kademesinde kaybettikleri Van Belediyespor’u, o maçtan sadece iki hafta önce ligde deplasmanda yenmişler. Acaba 30 Eylül’de Urfalı oyuncular, 5 Mayıs’taki finalin GAP Arena’da olacağını bilseler çok daha farklı motive olmazlar mıydı o müsabakaya? Yerel kupaların da en önemli esprisi,
küçük takımlara da büyükleri yenme fırsatı vermek değil midir? Gerçi bizdeki beşli grup ve
seri başı uygulamalarına bakılırsa, pek değil galiba.