Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, “
Anayasa oylamasında 330’un altında kalınırsa
Ergenekon’un zaferi olur” demişti.
En fazla partisi kapatılan kesimin bir şekilde temsilcisi sayılan Uras, kapatmayla ilgili anayasa maddesi oylanırken ortalıkta yoktu. Diğer partili arkadaşları gibi...
Üstelik
CHP ve MHP sözcülerinin paketin en yumuşak bölgesine indirdikleri “vatanseverlik” ambalajına sarılmış yumruklara rağmen...
“Bölücü partiler artık kapatılamayacak” senaryosuyla AK Parti’deki “milliyetçi” hassasiyetler kaşınmasına rağmen...
Yıllardır iç kamuoyunda ve batıda “Partimizi kapatıyorlar, bizi sürekli
legal siyasetin dışına itiyorlar” diyerek
propaganda yapan ve teröre meşru gerekçe üretenler, şimdi iyot gibi açığa çıktı. İleriye sürecekleri hiçbir mazeretin haklı gerekçesi yoktur.
İmralı’dan gelen Abdullah
Öcalan’ın talimatı, “Ergenekon’un zaferi olur” kaygısındaki
Ufuk Uras’ı da arkadaşlarını da susturdu, Ergenekon’la aynı safa itti.
Ufuk Uras’ın benzetmesinden hareketle, İmralı’dan Silivri’ye giden Ergenekon hattı meclisten geçti.
Yeni anayasa karşıtı bloğun dominant faktörü, kuşkusuz ana muhalefet partisidir. CHP, 2 milletvekili hakkında Ergenekon’a
yardım iddiasıyla hakkında fezleke hazırlanan, 12 milletvekili Silivri’de
Ergenekon davası sanıklarıyla
dayanışma içine giren, genel başkanı “Ergenekon’un avukatıyım” diyen statükonun en önemli siyasal uzantısıdır.
Bu yönüyle ele alındığında, CHP’nin reaksiyonu, kendi içinde tutarlı bile sayılabilir.
BDP örneğinde olduğu gibi, tartışmanın en anlaşılmaz alanlarından biri, MHP’nin yaklaşımına ilişkindir. 22 Temmuz seçimlerinden önce derin devletin “
Kızıl Elma
Koalisyonu” projesi kapsamında görülen MHP’nin,
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikt
e devletten millete uzanan rota değişikliği algısı, anayasa oylamaları sırasında tümden ortadan kalktı.
Kimi zaman CHP’ye bile rahmet okutan tepkilerle bu bloğu sağlamlaştırdılar.
Ancak, her şeye rağmen anayasayı engellemeye sayıları yetmiyordu. AK Parti’den 10-12 aralığında milletvekiline ihtiyaç vardı.
Abdüllatif Şener ve
Turan Çömez gibi Ergenekon’un oluşturduğu kaotik ruh ikliminden bir şekilde etkilenecekleri varsayılan isimlere yöneldiler.
Şehit cenazelerinde,
bayrak mitinglerinde olduğu gibi “bölücü partilere geçit vermeyin” tezi üzerinde “vatanseverlik” tahrikleri ve “ince işçilik” yapıldı. CHP Lideri
Baykal, neredeyse bu milletvekillerine parti bile buldu.
Ve başardılar. Anayasa değişiklik paketindeki 8. madde 327 oyla devre dışı bırakıldı.
Sonuçta ortaya şöyle bir tablo çıktı:
Abdullah Öcalan,
Deniz Baykal,
Devlet Bahçeli ve AK Parti’deki Ergenekon ürkekleri, yeni anayasa karşısında aynı paydada birleştiler. Başka bir ifadeyle, anayasa karşıtı koalisyonun yeni üyeleri Öcalan ve AK Partili Ergenekon ürkekleri oldu.
BDP’li Hasip
Kaplan “
Acil kana ihtiyaç olduğu zaman devreye gireriz” dediğinde sözleri anayasaya
destek gibi algılandı, meğer Ergenekon Acil’den söz ediyormuş fark etmemişiz.
Bu nasıl bir anayasa ki, dört benzemez bir araya gelebiliyor, engellemek için her türlü enstrümanı kullanabiliyor?
Yeni anayasa meclise takılsa da geçse de kanımca en önemli kazanımı, karanlık
ittifakı deşifre etmesidir.
Yeni ittifak hayırlı olsun! Umarım geçici olmaz!
Geçen defa yazmıştım, tekrar etmekte yarar var. İlk seçimde Kızıl Elma Koalisyonu kurulur. Baykal
Başbakan, Bahçeli
Başbakan Yardımcısı olur. Ergenekon, Sivil Toplum Kuruluşu olarak yoluna devam eder.
8 ve 17. madde oylamasından sonra şu ilaveyi de yapabiliriz. Abdullah Öcalan İmralı’dan serbest bırakılır, başına geçeceği BDP ile koalisyona girer ve Başbakan Yardımcısı olur. Emine Ayna’ya belki
İçişleri Bakanlığı düşer.
Ha gayret...
(Neyse ki, dün gece karanlık ittifakın oyunu, Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılmasını öngören 17. madde oylamasında bozuldu. Sonuna kadar böyle gider mi, izleyeceğiz)