Otuz üç yıl önce cinayetlerin olduğu meydanda dün coşkulu bir neşe vardı.
Flamalar, bayraklar, sloganlarla “işçiler, emekçiler”, aydınlar, solcular, örgütler, partiler, kadınlar, çocuklar
Taksim Meydanı’nda toplanmışlardı.
Marşlar, şarkılar söylediler.
Otuz üç yıl boyunca o meydana 1 Mayıs’ın girmesini silahlarıyla önleyenlerin barikatlarını yüz binlerce kişilik bir kalabalıkla yıktılar.
“Yasakların kalkmasıyla” barışın
doğal bir şekilde hayatımıza girebildiğini de gördük.
Tabii, “yasakların” kalkmasında, insanların talepleri kadar, otuz üç yıl önce o meydanı kana bulayan “çetenin” büyük çoğunluğunun artık hapishanelerde bulunmasının da önemli bir rolü bulunuyordu.
Öyl
e devlet çetelerinin beli kırıldığında, bu ülkenin, bu toplumun hayatına, sevincine, neşesine kavuşacağı da bu 1 Mayıs’ta daha iyi anlaşıldı bence.
Bizim hayatımızı bir kâbusa döndüren, bu “
derin devlet” denen rezillik çünkü.
Derin devletin bir kısmını bile ortadan kaldırdığınızda kâbus önemli ölçüde kayboluyor.
Taksim Meydanı’nda mutluluk varken ülkenin başka kentlerinde derin bir keder yaşanıyordu.
Tunceli’deki “
karakol baskınında” ölen çocukların annelerinin yaktığı ağıtlar, televizyon ekranlarından hepimizin yüzüne çarpıyor, acıyı içimize saplıyordu.
Ve,
öfkeyle “bu çocuklar niye öldü” diye soruyordunuz?
PKK’nın yaptığı bu baskının anlamı ne?
Kime ne faydası var?
“Eylemsizlik” kararı aldığını söyleyen PKK şimdi neden bir karakolu basıp askerleri öldürüyor?
Böyle bir baskından ne elde edeceğini düşünüyor?
Asker üniforması giyen dört
köylü çocuğu öldürülünce
Kürt halkı çok mu mutlu olacak, feraha mı erecek, dertler mi bitecek?
Hem “askerî operasyonlar olmasın” deyip, hem de büyük operasyonları kışkırtacak böyle bir baskın düzenlemenin nasıl bir mantığı var?
Kandil’de iki yıl önce konuştuğum PKK liderleri, “artık silahla bir yere varılamayacağını” söylediler, o konuşmalar kendi çektikleri videokasetlerinde duruyor.
Silahla bir yere varılamayacaksa, niye karakol basıyorsunuz?
Silahla bir yere varılamayacaksa niye silahlı saldırılara abanıyor, Samsun’da polisleri, Tunceli’de askerleri öldürüyorsunuz?
“Operasyonlar sürerken biz
eylem yaparız” diyorsanız, bu eylemler o operasyonları durdurmaz, aksine o operasyonların durmasını istemeyi imkânsızlaştırır.
Siz operasyonlar dursun mu yoksa şiddetlensin mi istiyorsunuz?
“Bağımsızlık istemediğinizi” söylediniz, o zaman bu silahlı eylemlerle ne yapmak istiyorsunuz?
Bu eylemler daha demokratik bir anayasa yapılmasını mı kolaylaştıracak, anayasal eşitliği mi hayata geçirecek, Kürtlerin daha özgür ve mutlu yaşamalarını mı sağlayacak?
MHP, hemen “açılımın sona erdirilip sertliğin arttırılmasını” istedi bile.
Sertliğin artmasının Kürt halkına nasıl bir yarar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Daha bir hafta önce Şamil Tayyar’la Âdem
Yavuz Arslan’ın, “anayasa değişimlerini engellemek için PKK’nın Samsun’da, Tunceli’de eylemler yapmasını öngören bir
senaryo olduğunu” yazmasından sonra sizin bu “senaryoya” bu kadar uygun davranmanızın sebebi ne?
Yüksek yargıyı, orduyu, CHP’yi, MHP’yi, Ergenekon’u sevindirmek, demokratik değişimleri durdurmak mı sizin göreviniz?
PKK, gazetelerde yazılan “senaryoda” kendisine verilen rolü eksiksiz oynuyor.
İyi de ordu ne yapıyor?
Tunceli’de “eylem” yapılacağını gazeteciler bile biliyordu, ordu neden hiçbir önlem almadı?
Alınacak önlemler, bu eylemleri yapılmadan durdururdu.
Neden on iki saat boyunca o çocuklara
yardım gitmedi?
“
Yağmur yağdığı için” yardım gönderilememiş, yağmur yağdığında yardım edemeyeceğiniz yere neden karakol kuruyor, neden çocukları “senaryolara uygun biçimde” ölüme bırakıyorsunuz?
Bunca bilgiye, istihbarata, hatta gazetelerde çıkan uyarılara rağmen bir ordu kendi askerlerini koruyamazsa, o ordu ne işe yarar?
Senaryoların gerçekleşmesini sağlamaya mı?
Bu ülkede “insan kanı” üzerine kurulmuş
iktidar hesapları hiç bitmiyor.
Ama bu halk, Türküyle Kürdüyle bir gün bu oyunu bitirecek.
Yeter bu kadar Kürt çocuğuyla Türk çocuğunu öldürdüğünüz.
Yeter bu toprağı bir çocuk mezarlığına çevirdiğiniz.
Yeter ölülerin kanıyla beslendiğiniz.
Yeter, yeter artık, görüyoruz oynadığınız oyunları, yapacaklarınızı siz daha yapmadan gazetelerde okuyoruz, senaryodaki rolleri nasıl paylaştığınızı hepimiz biliyoruz, bu işi başaramayacağınızı neden anlamıyor, neden biraz daha zaman kazanmak için Kürt çocuklarıyla Türk çocuklarını böyle insafsızca ölüme atıyorsunuz?