Sedat Ergin'e reddiye


Hürriyet yazarı Sedat Ergin dün "Ergenekon, Başbakan ve yine telefon dinleme durumları" başlığıyla bir yazı kaleme aldı. Yazısında benim bu köşede kayda geçirdiğim "X Man"e ait skandal ses kaydına da atıfta bulunuyor. "Kamu yararı olsa da, meşru olmayan tasarrufların yayınlanmasına" karşı çıkıyor. Ergin, gazeteciliğini takdir ettiğim ve uzun yıllardır tanıdığım bir isim. Ama skandal ses kaydı ile ilgili görüşünü birkaç nedenle paylaşmadığımı söylemek zorundayım. Bahse konu yazımda ses kaydının Anayasa Mahkemesi üyesi Serdar Özgüldür'e ait olduğunu internet sitelerinin iddia ettiğini kaydettim. Sesin ona ait olup olmadığını hem kendisine hem de Anayasa Mahkemesi'ne ulaşarak teyit almaya çalıştığımızı ve cevap alamadığımızı vurguladım. Bu nedenle de ses kaydındaki skandal itirafların sahibine "meçhul adam" anlamında "X Man" dedim. Özgüldür, iddianın ortaya atıldığı gün sitelerin iddialarını yalanlamadı. İçerikle ilgili bir yayın yasağı da söz konusu olmadı. Bununla beraber, Özgüldür'ün ertesi gün şahsıma gönderdiği açıklamayı da eksiksiz şekilde yayınladım. Özgüldür, sesin kendisine ait olmadığını dile getiriyordu. O halde ses kaydının sahibi halen ortada duruyor. Yani yayın yasağı yok. Kaydın telefon görüşmesi olmadığı hitap şeklinden anlaşılıyor. Kaydın gizli mi yapıldığı ya da açık bir toplantıya mı ait olduğu da net değil. Hal böyleyken "X Man" çıkıyor ve "İki üyeyle birlikte AK Parti'yi kapatma emri aldıklarını" ve "Başsavcının dosyayı Nisan-Mayıs gibi önlerine getirmesini müteakip, daha önce sahte delillerle odak kararı verdikleri AK Parti'yi kapatacaklarını" söylüyor. Şimdi soruyorum; neden kimse bu şok iddiaları yayınlamadı? Bunun yasa dışı gizli kayıt olduğunu sizlere kim söyledi? Diyelim ses kaydındaki iddialar gerçek dışı... O zaman da hem Anayasa Mahkemesi'ni hem de Genelkurmay'ı töhmet altına almaya çalışan bu ismin kim olduğunu bir gazeteci merak etmez mi? Bu iddiaları kimin tertip ettiğini araştırmaz mı? "Kara senaryo gerçekleşiyor mu" başlıklı yazımda bu durumun aydınlanabilmesi için Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan da suç duyurusunda bulunmasını istedim. Ankara Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nun başlattığı incelemeyi de bu nedenle sevindirici buldum. Öncelikle sesin sahibi ortaya çıkacak. Sonra kaydın gizli mi, açık mı olduğu? Varsa komplocu o da ortaya çıkacak. Şayet bu sesin sahibi iddia edildiği gibi Yüksek Yargı üyesi ise, Türkiye'yi kaosa sürükleyecek, iktidar partisini kapatma konusunda derin komplo içerisinde olduğu için; bulunduğu görevden derhal uzaklaştırılmalı. Şimdi Ergin'e yeniden soruyorum; "Böyle bir iddiayı yayınlamak ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak mı kamu yararına yoksa gizleyip yok saymak mı?" Yine soruyorum; "Yüzde 47 ile iktidarda bulunan partiye emirle açılacak bir kapatma davasının Türk ekonomisi ve demokrasisi üzerinde oluşturacağı yıkımı önlemeyi kamu yararı olarak görmüyor musunuz?" Yeniden Ergin'in "meşru olmayan hiçbir tasarruf delil niteliği taşımamalı" tezine dönelim. Uzun yıllar Washington'da gazetecilik, Ankara'da temsilcilik ve Milliyet'te Genel Yayın Yönetmenliği yapmış Sedat Ergin'in bu ifadesinin maksadını aştığını düşünüyorum... Mesela, "İrticayla Mücadele Eylem Belgesi", "Kafes Eylem Belgesi" ya da "Balyoz Darbesi ses kaydı ve belgeleri" kendisine gelseydi yayınlamayacak mıydı? Bu belgelerin hepsi gizli olduğuna göre Ergin'e ulaşma şekli "meşru" olmayacaktı. O halde bu korkunç planların ortaya çıkmasını sağlamayacak mıydı? Kendisine en azından Vietnam Savaşı ile ilgili "Pentagon Papers" davasını yeniden gözden geçirmesini salık veririm. Ergin'in yazısında yer alan "özel hayatın gizliliği" prensibini, kamu yararından ayırmak gerek. Nitekim yazısında geniş yer ayırdığı, "Soner Gedik-Mehmet Akif Ulusoy" görüşmesine aynı nedenle yer vermedik. Oysa Ergin, Genel Yayın Yönetmeni iken, "Güler Kömürcü-Sedat Peker" konuşma kayıtlarının özel hayat bölümlerine de gazetesinin manşetinde yer vermişti. Aynı şekilde, "Alaattin Çakıcı-Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya" konuşması olarak bilinen bant kayıtlarını da özel hayat kısımlarını dikkate almadan yayınlamıştı. Karşı örnekleri artırarak bu yazıyı "tencere dibin kara" tartışmasına çevirmek istemiyorum. Ancak Ergin yazısında "Skandal ses kaydının içeriğini yayınladığı için Başyurt'a dava açın" anlamına gelen bir yaklaşım sergiliyor. Bunu bir meslektaş olarak yadırgadığımı ve birikimine yakıştıramadığımı belirtmekle yetineyim. Umarım yazıyı bu niyetle kaleme almamıştır...
<< Önceki Haber Sedat Ergin'e reddiye Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER