En kara senaryo


Pek münasip bir başlıktı... Okay Gönensin dünkü Vatan’da, bu başlığı taşıyan yazısında gerçekten de kapkara bir senaryo tarif ediyordu. Çoğumuzun kulağına çalınan bu senaryonun kalbinde, statükocu güçlerin değişime karşı ortak direnişi var. İlk adımı, zaten kendisi de ilan ettiği üzere, askerî vesayetin siyasetteki bir numaralı temsilcisi olan CHP atacak. CHP’nin anayasa değişiklik paketinin iptali için yapacağı başvurunun Anayasa Mahkemesi’nce, “referandum sonucunun beklenmesine gerek yok” denerek kabul edilmesi ikinci adımı oluşturacak. Üçüncü adım, Anayasa Mahkemesi’nin, statükocularla birlikte saf tutarak, bizatihi kendi yapısında da ciddi değişiklikler öngören bu paketi “Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine aykırı” bulması olacak. Dördüncü adımda, sıra askerî vesayetin devamını isteyenlerin ne zamandır kapısını aşındırdığı Yargıtay Başsavcısı’na gelecek; ilk hamlesinde AKP’yi “laikliğe karşı odak” ilan ettirmeyi başarsa da, kapattıramayan Abdurrahman Yalçınkaya’nın bu kez, “Anayasa’nın değiştirilemez maddelerini değiştirmeye kalkışmak” suçlamasıyla yeni bir kapatma davası açacak. Beşinci adım, artık tahmin edileceği üzere, AKP’nin kapatılması ve Başbakan dâhil birçok AKP’li vekilin siyasetten men edilmesi olacak. Altıncı adımda, hükümetin düşmesi, Türkiye’yi seçime götürmek üzere bir CHP-MHP koalisyonu kurulması ve Ergenekon, Kafes, Balyoz benzeri bir dizi dava ve soruşturmanın Gönensin’in deyimiyle “uyutulması” gibi orduda, yargıda, siyasette ve medyadaki askerî vesayetçilerin nicedir rüyasını gördükleri gelişmeler yaşanacak. Olur mu dersiniz? Ben kendi hesabıma, 2007’deki 367 soytarılığından sonra, bu ülkede statükocuların yargı üzerinden deneyecekleri ayak oyunlarının hiçbirine peşinen “olmaz” dememeyi öğrendim. Ayrıca, 367 kararının perde arkasının hâlâ gün ışığına çıkmadığını, o kararın alınmasında hangi telkinlerin ne ölçüde rol oynadığının, sürecin baş aktörleri ve figüranlarınca henüz itiraf edilemediğini de iyi biliyorum. Bu denkleme, seçmenden teveccüh göremeyince, 367 benzeri anti-demokratik girişimlere bel bağlayan statükocuların bir numaralı dayanağının yüksek yargıdaki kast sistemi olduğunu, anayasa değişiklik paketinin de esasen bu kast sistemini sona erdireceğini ilave ettiğinizde, en kara senaryonun arkasındaki saiklar daha iyi anlaşılıyor. Tabii, gündemin en flaş haberlerinin neler olduğunu da aklımızda tutmalıyız: Genelkurmay Karargâhı’nda 2009 yılında hazırlanan AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı nedeniyle Kurmay Albay Dursun Çiçek hakkında dün yakalama kararı çıkarıldı; Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in “Ergenekon terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan yargılanmasına 4 mayısta başlanacak; Balyoz soruşturması kapsamında gözaltına alınmaları son dakika müdahalesiyle önlenen 78 muvazzaf subayın davetle ifade vermeleri bekleniyor, vesaire... Hâsılı, öyle bir dönemden geçiyoruz ki, anayasa değişikliği paketinin referandumda halkın oylarıyla kabulünü ve yürürlüğe girmesini önlemek, askerî vesayetçiler için bir tür hayat memat meselesine dönüşmüş durumda. Zira 1961 ve 1982 Anayasalarının kendilerine sunduğu, seçilmişlerin iktidarını imkânsız, vesayeti ise mutlak kılan anti-demokratik hukuki altyapının, bu değişiklikle parçalanacağını teşhis etmiş durumdalar. Bu değişikliği önleyememeleri halinde, darbecileri yargılatmamanın; Ergenekoncuları, Kafesçileri, Balyozcuları korumanın imkânsız olacağını iyi biliyorlar. Dolayısıyla, Okay Gönensin’in yazdığı senaryoya “yok artık daha neler” deyip omuz silkme lüksümüz olmadığını düşünüyorum ben. Nitekim AKP ve çevresindekilerle konuşunca, onların da bu senaryonun çeşitli versiyonlarını “ihtimal dâhilinde” gördüklerini anlıyorsunuz. Bir Kuzey ülkesi büyükelçisi, “İkinci kapatma davasının hazır olduğunu öğrendim” demişti bana geçenlerde. Keskin bir siyasi gözlemci de, “Yargıtay Başsavcısı, her cuma koltuğunun altında kapatma davası dosyasıyla dolaşıyor ” diyordu dün. Bir AKP’li, “Sabih Kanadoğlu gibi akıl hocaları olduğu sürece, yeni bir davaya hiç şaşırmayız” derken, bir başkası, “CHP’ye aman elinizi çabuk tutun diye baskı yapan” medyatik isimlerin adlarını sıralıyordu. Bütün bu karamsar beklentileri bir nebze hafifleten şey ise, “en kara senaryo” uygulandığında filmin nasıl sona ereceğine ilişkin öngörüler. Nitekim yukarıda saydığım altı adımın sonrasında, kaçınılmaz olarak sandığa gidilecek. Ve her ne kadar, statükocular, Erdoğan’ın “yasaklı”, AKP’nin “kapatılmış” olduğu bir ortamda, aynı anlayışı temsil edecek yeni bir partinin seçim kazanma şansının azalacağını umsalar da, bu umuda bel bağlamanın Rus ruleti oynamaya benzediğinin farkında olmalılar. AKP’lilerin “Biz 27 Nisan e-muhtırasına gerekli cevabı verdik ve 367 oyunundan sonra sandıktan yüzde 47 ile çıktık” diye övünmesi boşuna değil. CHP’ye, Anayasa Mahkemesi’ne, Yargıtay Başsavcısı’na ve onları teşvik eden bilumum cübbeli, silahlı, kalemli erkâna, halkın sağduyusunu hafife almamaları gereğini ne kadar hatırlatsak azdır.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER