Barış ve Demokrasi Partisi,
Anayasa oylamasına katılmıyor. Yıllardır temel hak ve
özgürlükler konusunda sözüm ona uğraş veren, “barış” ve “
demokrasi” gibi kutsal kavramları kendilerine isim yapan partinin temsilcileri, bu minvaldeki anayasa değişikliğine karşı çıkıyorlar.
İşin garibi; Ulusalcı/statükocu
CHP ve ırkçı/faşist dedikleri MHP ile aynı saftalar...
Bizim gibi düşünmüyorsunuz, paketteki birçok maddenin aslında temel hak ve özgürlük alanlarını genişletmediğini söylüyorsunuz.
Tamam...
Peki, parti kapatmayı neredeyse imkansız hale getiren paketteki 8. maddenin oylamasına katılıp neden
destek vermediniz?
Hatta, MHP Sözcüsü Mehmet
Şandır, bu madde üzerinde konuşurken, devletin bölünmez bütünlüğüne karşı suç işleyen partilerin artık kapatılamayacağını söyleyerek size çaktı, AK Parti’ye tepki gösterdi.
Ayrıca, en fazla partisi kapatılan sizler değil misiniz? Yoksa AK Partili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın dediği gibi sizlerde “Mazoşist” eğilimler mi var? Acı çekmekten hoşlanıyor musunuz?
Bence değil...
Nasıl ki,
Ergenekon ve
PKK kan kardeşliği yapıyorsa, sizleri ayakta tutan da birbirinize duyduğunuz
öfke...
Bir tarafta
şehit cenazeleri diğer tarafta askeri operasyonlar olsun diye bekleyen, gerilim tırmansa da yelkenlerimiz şişse beklentisiyle avuç ovalayan ve kabaran öfke dalgaları üzerinde
sörf yapmaya çalışan bir anlayışa mahkumsunuz. Zihninizdeki esaret prangalarından kurtulamıyorsunuz.
Yumruk provokasyonuna polis cinayetiyle karşılık verildiği bir süreçte
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’e kızgınlığını “Yoksa tepkimiz çok sert olur” diyen Hasip
Kaplan gibi...
Başkan, “Beni öldürtecek misiniz?” diye sordu. Sahi, tepkiniz ne kadar sert olur? Öldürtür müsünüz?
Barış ve Demokrasi Partisi’nin
kaos demokratları...
Özel harpçi albayın işi mi?
Danıştay cinayetinin dördüncü yılında Ergenekon davasının görüldüğü
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi, çok önemli bir bulguya ulaştı.
OYAK (
Ordu Yardımlaşma Kurumu) Savunma ve
Güvenlik Şirketi tarafından korunan Danıştay binasındaki 8 kameranın bozuk olmadığı, aksine kayıtların silindiği belirlendi.
Şirketin başında özel harpçi
emekli Albay Orhan Çoban vardı. Mehmet Eymür’e göre, skandalda bu albayın parmağı olabilir! Araştırılınca, bu konudaki sis perdesi de kalkar umarım.
TÜBİTAK’ın bu raporu dün açıklanınca yargı muhabirimiz Lütfü Kaplan, daha önce Danıştay cinayetini
türban çetesinin eylemi olarak karara bağlayan
Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Kara
deniz’i aradı.
Hakimin ifadesi aynen şöyle: “Bize arızalı dendi biz de araştırmadık. Sanık suçüstü yakalanmıştı. İşin üstüne gitmedik. Öyle lüzumsuz işlerle uğraşmayız.”
Özrü, kabahatinden büyük...
Sevgili yargıcım, “o lüzumsuz işler” yüzünden
Türkiye az kalsın
darbe ortamına sürükleniyordu.
CHP Lideri Deniz
Baykal, günlerce kükreyerek eylemi neredeyse siyasi iktidarın rutin faaliyeti gibi gösterdi. Kimilerince medyanın Ogün Samast’ı olarak kabul edilen
Ertuğrul Özkök, “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” dedi. Danıştay
Başkanvekili Tansel Çölaşan, cinayeti “türban eylemi” olarak nitelendirip ağır ifadeler kullandı.
Danıştay 5. Dairesi Başkanı
Salih Er ise geçen yılki
anma töreninde “Türkiye’de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler” dedi.
Konuşmasını “dün bir düş gördüm” diyerek sürdüren, başbakanla Ergenekon savcılarına vuran Er, düşlerini paylaşmak için
Anıtkabir’e, Mustafa Kemal’e koşma çağrısında bulundu.
Ulusalcı, çek
senet tahsilatçısı, lümpen solcu
garson, alkolik, uyuşturucu ve bali bağımlısı bir gruptan şapkadan tavşan çıkartırcasına “türban çetesi” çıkartanlar, ne hazindir, Anıtkabir bahçesinde Mustafa kemal’in ardına sığınmayı yeğlediler.
Partisini muhalefete mahkum eden ve liderlik süresini Allah’a bırakan CHP Lideri
Deniz Baykal...
Nehir kıyısında pinekleyen
Ertuğrul Özkök...
Düşlerde kaybolan Danıştay 5. Daire Başkanı Salih Er...
Lafının altında ezilen eski Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan...
Bidoncu faşist yazar ve uzantıları...
İdeolojik esaretten ne zaman kurtulacaksınız? Gerçeklerle yüzleşmek ve kirli oyunları bozmak için daha ne bekliyorsunuz?