Atalarımız bazı durumlar için "Şuyu- u vukuundan beterdir" demişler. Yani konuşulması, olmasından daha kötü.
Özellikle büyük
takım yöneticilerimiz, bu durumu çok iyi kullanırlar.
Galatasaray maçı öncesinde
Fenerbahçe-
hakem-federasyon açıklaması yapar.
Fenerbahçe derbisi öncesi ve sonrasında ise sırayı
Beşiktaş alır.
Ne derler? "Bu
hakemler bize karşı, onların yanında."
Neden derler?
Kötü sonuçlara mazeret hazırlamak önceliktir bu tavırda. Ayrıca böyle konuşurlar ki o maçı hangi hakem yönetirse yönetsin, her düdük çalışında kulakları çınlasın diye...
Maçlar biter, tantanası sürer. İşin ilginç tarafı eskiden bu mazeretlere herkes inanırdı, şimdi
yandaş bile bulamıyorlar. Bir iki "artist" haricinde elbette.
Her
yönetimin elinde vardır böyle
tetikçi demeççiler.
Medyada da vardır ama neyse...
Konu şimdilik bu değil. Ana
tartışma pazar günkü iki maç. Zirvenin üç takımı, ayrı saatlerde oynayacaklar. İkisi, birinin maçının sonucu bilerek çıkacak sahaya. Gerçeği söylemek gerekirse bu benim için çok mahzurlu bir durum değil. Her takım zaten kazanmak zorunda.
Ama dedik ya "şuyu-u vukuundan beterdir" diye...
Sokaktaki Galatasaraylılar, Fenerbahçe'nin Kasımpaşa'yı yenmesi halinde
Bursa maçının kazanılmasına pek sıcak bakmıyorlar.
Elbette takım veya yönetim bunu pek umursamıyor. Çünkü önlerinde
Şampiyonlar Ligi pastası duruyor. Asla vazgeçemezler.
Fakat pazar günü ters bir sonuç çıktığından, işte bu söz devreye girecek.
Bizim meraklı
komplo teorisyenlerimiz ellerindeki tenekeleri çalıp, zaten bu gibi işlere inanmaya meraklı olanlarla
reyting toplayacaklar.
Federasyonumuz başka ülkelerden de örnekler vererek, bu durumu çok rahat açıklayabilirler. Endüstriyel
futbolda artık böyle kuşkuların olmadığını anlatmaya çalışabilirler.
Çıkıp, "O ülkelerin yöneticileri ve takımları ahlaklı da bizimkiler mi değil?
Ben kendi takımıma güvenirim" diye de konuşabilirler.
Fakat tenekeciler ve onların meraklıları bunu bile başka türlü anlatacaklardır.
O nedenle, maçlar aynı saatte başlasın da "huzur" bulalım.
ERMAN HOCA VE BOBO
Erman Toroğlu, Hürriyet'te
Bobo'nun kaçırdığı penaltıyı
Alex ile
arkadaş olmasına bağlayarak, "Ben olsam Tello'ya attırırdım" diye yazdı.
Erman hocaya çok inanırım. Saygıyla da okurum. Fikirlerine katılırım katılmam ama bu yazdığı fikir değil. Paranoyanın ötesine geçmiş bir iddia...
Penaltıyı Alex kaçırsa ne olacaktı?
Yine aynı iddiayı mı taşıyacaktı.
Eleştirmek ile suçlu ilan etmek farklı olmalı. Böylesine büyük bir tecrübe, kaçan penaltıyı daha iyi yorumlamalıydı?
Kaleci
Volkan, Bobo'nun attığı köşeye değil de tersine gitse ne olacaktı?
Bu arada, kıdemli editörlerimizden Bülent Timurlek'in verdiği örneği sunayım size.
İnter ve
Barcelona, Şampiyonlar Ligi'nde yarı
final maçı oynuyorlar.
Salı akşamı, İnter'li
Diego Milito sahada, kardeşi Gabriel Milito ise Barcelona yedek kulübesindeydi.
Collina maç öncesinde, "Milito, kardeşinin oynadığı takıma boş geçer.
Mourinho dikkat etsin" diye yazdı mı?
Veya herhangi bir İtalyan ve
İspanyol, kardeş Milito'nun yedekliğini "abisine karşı oynamazdı" diye mi yorumladı? (İnter'li Milito 2 asist, bir gol ile maçı bitirdi)
BUNUN ADI LİNÇ FIRSATI
Beşiktaş, Futbol Federasyonu'nu
hedef seçti, "
Güven tazelesinler" diyorlar.
Hadi onların canı yanmış. Bir de ne görelim, arkalarından Fenerbahçe de geliyor.
Hüseyin Göçek'in kötü yönetimi, bu
linç fırsatını kaçırmayanlar için fırsat oldu. Mahmut Özgener'i istemiyorlar. Çünkü dediklerini yaptırtamıyorlar.
Hataları var, yanlışları var ama Özgener hiçbir takımın veya başkanın adamı olmadı.
Kupaların taşındığı adres de olmadı.
Hakemlerden herkes şikayetci.
En azından bunu iyi
analiz etmek gerekir. Adaletsizlikte bile bir
adalet var çünkü.
Hata yapmışlar ama hepsine yapmışlar. Bir maçı hakem hatası ile kazanmışlar, sesleri çıkmıyor. Bir maçı hakem hatası ile kaybettiklerinde ortalık yanıyor.
Hakemlerimizin daha iyi olması için hep birlikte çalışalım ama bunu "linç" kampanyasına dönüştürdüğümüz anda, yine o eski günlere döneriz.
Türk futbolunun değerini yükseltmeye çalışan bir federasyona karşı, kendi vizyonları kadar olabilen yöneticilerin saldırısını izliyoruz. Bu konuda tarafım. Özgener'in nasıl bir şans olduğunu görüyoruz.
Onu linç etmek yerine, nasıl daha iyi olabiliriz diye tartışmalı, öz
eleştiri yapmalı, hatalarımızı anlamalıyız.
Birkaç yeteneksiz kendilerini kurtaracak diye, sırf dürüst olduğu için bir federasyon başkanını, bu futbol kamuoyu
kurban etmemeli.