Ne güzel, '
Balyoz darbe planı' ile 1
Mart tezkeresi arasında kurduğum ilişki her yeni bilgiyle pekişiyor; hiç değilse benim için... Bazılarına ilk elde 'tuhaf' gelen ayrıntılar birkaç gün arayla gerçekleşen iki olayı birarada düşününce yeni bir anlam kazanıyor.
Karşıma çıkan 'yeni bilgi'yi sizlerle paylaşmak için heyecanlanıyorum; ancak konuya bu yazıyla girecek olanları aydınlatmak için temel tezimi özetlememde yarar var:
'Balyoz
darbe planı' 1. Ordu'da hazırlanmış bir 'tatbikat planı' idi aslında; ancak
Taraf gazetesinde yayımlanan belgeler, tatbikatın bir 'darbe' hazırlığına dönüştüğünü gösteriyor. Komşu
ülkenin jetini düşürmeye, cami bombalamaya kadar işi vardırmış planı yapanlar... 'Tuhaf' ayrıntıların sebebi, planı hazırlayanların TBMM'nin
1 Mart tezkeresini her halükârda kabul edeceğini düşünmeleri, tezkere reddedilince planı fazla değiştirememeleri...
Tezkere 1 Mart'ta (2003)
Meclis tarafından reddediliyor, 'tatbikat' beş gün sonra (5-7 Mart 2003) yapılıyor; 2002 sonunda hazırlığına başlanan plan üç-dört günde nasıl değiştirilebilsin?
Planı hazırlayanların beklentisi şuydu: Tezkere geçecek,
Amerikan askerleri gelecek, Irak'a üslenmiş
terör örgütleri yalnız oradaki
Amerikan hedeflerini değil ABD ile birlikte savaşa girmiş
Türkiye'yi de avlanma alanı sayacak, içten savaş-karşıtlarının dıştan da
terör örgütlerinin eylemleri başlayacak, bu süreç kaçınılmaz olarak sıkıyönetimi, ardından da darbeyi getirecek...
Ak Parti'nin tezkereyi mutlaka geçireceğine inanan dönemin
komuta kademesi, kendi ellerini
temiz tutmanın yolunu mızıkçılıkta bulmuştu. Oylamadan sadece 24 saat önce yapılan MGK toplantısından tezkereyi
tavsiye kararı çıkmadığı gibi, ondan iki gün önce de, bir komutanın yaptığı açıklama Milliyet'te "
Asker rahatsız" başlığıyla manşete kurulmuştu.
İktidar ülkeyi savaşa sokuyordu, hem de askerlerin istekli görünmediği bir savaşa...
Savaş sonunda ülke yönetilemez hale geldiğinde, o görevi birileri nasıl olsa üstlenirdi.
Milliyet'ten
Fikret Bila, tezime, dönemin bütün askeri yöneticilerinin, -
Genelkurmay Başkanı
Org. Hilmi Özkök dahil- tezkerenin geçmesini ve Amerika yanında savaşa girilmesini istediği açılımını getirdi. İstedikleri halde neden istememiş göründüler? Bu askerlerin açıklama yapmasını gerektiren bir gariplik...
Konuya askerlerden açıklama gelene kadar 'yeni bir bilgi' ile daha tanıştık.
Star yazarı Murat Birsel dün ABD'nin en önemli düşünce üreten kuruluşlarından CFR'da (Center for Foreign Relations) kısa süre önce yapılan Türkiye üzerine bir panelde konuşulanları aktardı. Çok uzun yıllardan beri ülkemizde yaşayan gazeteci Hugh Pope şunları söylemiş:
"Mart ayında, Türk Parlamentosu, Amerikan askerinin Irak'a Türk toprakları üzerinden girmesine onay vermedi. Bu reddediş, bu izin vermeme tavrı,
Pentagon üzerinde muazzam bir şok etkisi yarattı. Pentagon'u (içinden) bilirim ama anlaşılan Amerikalı
generaller bu olayı açıkça -kişisel ilişkiler düzeyinde- şahıslarına karşı konulmuş bir tavır olarak algıladılar. Gerçekten üzerlerine aldılar, açıkça ihanete uğradıklarını düşündüler."
"Ondan sonra da, ellerinden gelen her fırsatta Türkiye'ye
yardım etmeleri gerekirken, onlar her fırsatta
küçük düşürmek için her yolu denediler ve bu böyle gitti- ve de kim bilir şu anda darbe tezgâhlamak suçuyla yargılanan generallerin kulaklarına neler fısıldadılar? Pentagon'a ne kadar yakın olduğunu bildiğim insanlar var orada..."
Komutanlar aralarında
kavga edeceklerine kulaklarına kimlerin ne fısıldadığını anlatsalar da öğrensek, ne güzel olur...
YENİŞAFAK