Hepsi umutla, ciğerciyi seyreden kediler gibi televizyonun karşısındaydı.
Bursa'dan gelecek "kayıp" haberi için pusuda bekliyordu.
Bursaspor artık son virajlara girdi. Beş maçın dördünü oynayacak.
Gaziantep sonrasında geriye üç kalıyor. Şampiyonluk hedefinde kaderi elinde olan tek
takım. Diğerlerinin ne yapacağını umursamadan, kazana kazana yürüdüğünde Türkiye'de bir devrim gerçekleştirecekler.
Atatürk Stadı bu enerjiyle, Uludağ'a, yeniden "
Volkan" olduğunu hatırlatacak kadar sarsıyordu ortalığı. Ama
patlama sahadaki Volkan'dan gelince, Bursa yerine, "ot yolma" ya da "tırnak yeme" sırası başkalarına geçti.
Gençlerbirliği maçında etkili olmaya çalışırken, körelmiş ataklar ile üç puanı es geçmişlerdi.
Bu kez daha kararlı ve istekli geldiler. İlk yarım saatte, hem duran toplarda, hem de iki kanattan birden taşıdıkları toplarda Gaziantep ceza alanını "
kaos" merkezi yaptılar. Rakibin atak yapmasına bile izin vermeden, sıkıştırdılar maçı bir yarı sahaya. Büyüklere orta saha paslaşmaları ile kök söktüren Gaziantep'in, dört taneyi bir araya getirememesi de bir başka nedendi.
Belki de Murat Ceylan yerine daha ofansif
oyuncu tercihiydi bu dirençsizliğin Gaziantep için nedeni. Ama Bursa takımının soğukkanlı kalmayı başarıp, kontrollü hücum etme arzusu hiç bitmiyordu.
LİGE YEŞİL RENK GELDİ
Devrenin sonunda cankurtaran gibi yetişen bir "şans" anıyla, maç bitti. Ömer'in ayağına çarpan Volkan şutu, ortaya en keyifli Bursa takımını çıkardı; "Bekle ve saldır." İkinci gol de
futbol şansıydı. Kaleciye çarp, sonra da rakibe. Topun kararı her yöne değil, filelere olunca; çok isteyen ile "hak eden" tercihleri de birleşti. Bursalılar artık önlerindeki iki günde, rakiplerinin çırpınışlarını izleyecekler. Onlara kazanmaktan başka çare bırakmadılar.
Manisa'daki Galatasaray'da
baskı altında çıkacak maça, Kadıköy'deki
derbi de "idare" etmek isteyenlerin başka şansı kalmayacak.
Ligimize "yeşil"
renk geldi. Şampiyonluk yolunun "kırmızı" lambası, Bursaspor için yanmıyor.