Tam 10 yıl önceydi.
Galatasaray, İngiltere’nin Leeds
United takımıyla karşılaşıyordu. İki
Leeds United taraftarı İstanbul’da bıçaklanarak öldürüldü. Galatasaray iki gol atarak maçı kazandı.
O dönemde Uzanların
gazetesi olan
Star’ın manşeti şöyleydi? “TWO SİZE!” 8
Nisan 2000 günlü
Cumhuriyet gazetesindeki köşemde bu manşeti eleştiren yazımda şunları söylemiştim: “...dünkü Star gazetesinin birinci sayfasını gördüğümde, bu
ülkenin bir yurttaşı olarak, bir gazeteci olarak dehşete düştüm... Yazının spotunda şu korkunç ifadeler var: ‘Holiganların sokakta da, sahada da ağzını burnunu kırdık... Biz Türkler, Avrupalı rakiplerimizi çiçeklerle karşılar, alkışlarla uğurlarız... Ama sizi, suratınıza TÜKÜREREK gönderiyoruz! Two... Two... İngiltere’ye kadar yolunuz var...”
Fotoğrafta bir
İngiliz taraftar dayak yiyor, yere diz çökmüş kendisini korumaya çalışıyor. Fotoğrafın altında şunlar yazılı: “Leedsli holiganlara Taksim’de kafasına vura vura toprağı öptürdüler... Leedsli futbolculara Ali Sami Yen’in çimlerinde
cenaze namazı kıldırdılar. Hem de two rekat.”
8 Nisan tarihli yazım şöyle devam ediyor:
“
Türkiye demokratik bir ülke olsa, Star gazetesini çıkaran gazetecilerin gazeteciliğinin düşmesi gerekir. Türkiye demokratik bir ülke olsa, Star yöneticilerinin ‘Adam öldürmeye
teşvik suçu’ndan yargılanmaları gerekir.
Tükiye demokratik bir ülke olsa, böyle bir gazete satılamaz.”
***
Aradan tam 10 sene geçti.
Ahmet Türk’e
yumruk atıldı. Türk’ün burnu kırıldı. Türkiye’nin vicdan sahibi insanları bu saldırıdan acı duydu. Ahmet Türk, bir şiddet ortamı yaratmak ve Kürtlerle Türkleri birbirine saldırtmak amaçlı bu saldırıyı görerek, ‘aklı selim’ çağrısında bulundu. Kendi acısını bir yana bırakarak, tepkinin şiddete dönüşmesini engellemeye çalıştı.
10 yıl önce Leeds United maçında iki taraftarın öldürülmesini bir
zafer gibi sunan bu gazetecilerden birisinin kim olduğunu merak edenlere söyleyeyim. Ahmet Türk’ün saldırıya uğramasını ‘oh oldu’ diyerek karşılayan aynı isim. Bu kez yazısının başlığı ‘Yumruk’tu. O gün katilleri
destekleyen ve mağdura ‘two size’ diyen adam, bugün de, ‘burnunu böyle kırarız’ diyerek
saldırganın yanında saf tutuyordu.
Toplumdaki ırkçı birikimi ‘kışkırtmak’, buradan bir yeni saldırganlık örgütlemek, bu tür yazarlara göre bir ‘marifet’ti. Nitekim 10 sene önce Leeds United taraftarlarını öldürenleri destekleyen manşetleri eleştirenlere, o zaman şu karşılığı vermişti: “Sabahtan bu yana gelen tebriklerden telefonlarımız
kilitlendi. Sen ne diyorsun
halk bundan hoşlanıyor.”
***
‘Yumruk’ yazısı, medyanın içindeki çürümüşlüğün, ırkçı kışkırtıcılığın iyice tehlikeli bir hal aldığını gösteriyor. Bu tür anlayış,
toplum içinde çatışmaları kışkırtmaktan, nefreti körüklemekten de fayda umuyor. Bu yolla daha çok taraftar toplayacağını düşünüyor. Belki bir anlamda topluyor da...
Bu durumda ne yapacağız? Böyle bir ırkçılığın, böyle bir saldırganlığın varlığına bakıp bunu
sineye mi çekeceğiz?
Bir gün sonra yine aynı gazetede bu saldırgan yazıya destek çıkıldı. O yazarın o köşeye atanmasını sağlayan
akıl, şimdi de ‘ne zekice yazı’ diyerek bu anlayışın yanında saf tutuyordu. Bu nasıl bir gazeteciliktir? Bu nasıl bir mesleki etiktir?
‘Yumruk’ saldırganlığını destekleyen, bu yönde yazı yazanı övgülere boğan yazarın da bir geçmişi bulunuyor. Ahmet Kaya’yı
ölüme gönderen kışkırtıcı manşetleri de o atmıştı. Ogün Samast’ı anlamak gereken diyen de oydu. Ölüm orucu sırasında vahşi katliamı kışkırtan
yalan haberler de onun eseriydi. Sahte ‘
Andıç’ belgeleriyle gazeteci meslektaşlarını silahların önüne atan da yine oydu.
Daha neler neler...
Saymakla bitmez...
Bunları ilk kez yaşamıyoruz.
Acı olan, bu ‘tür’ gazeteci ve yazar tipinin hâlâ etkilerini sürdürmeleri ve meslek içinde kilit
noktaları tutabilmeleridir.
Bu da bizim mesleki utancımız...