Dün bir internet sitesinde (
Haber 7’de), Yılmaz Özdil’in maksadını aşan yazısıyla ilgili ilginç bir yorum vardı.
Özdil, “
yumruk” olayını savunarak büyük bir ayıba
imza atmış, ama haber müdürlüğünü yaptığı televizyon kanalında olaya “insancıl” bir açıdan yaklaşarak herkesleri şaşırtmış.
Ne mi yapmış?
Ahmet Türk’ün eşiyle yapılan röportajı dramatize ederek yayınlamış. Türk ailesinin “zorlu ve çileli yaşamı”nın da aktarıldığı haberde, “Siyaset hayatı hep sarsıntılı geçen Ahmet Türk’ün eşi olmak hiç de kolay değildi” ifadelerine yer verilmiş.
Bu kadar mı?
Türk’ün
taburcu olup evine gelme anının da kaydedildiği “insancıl habercilik” girişiminde, ayrıca dramatik
müzik eşliğinde şu ifadeler kullanılmış: “Ahmet Türk şimdi evinde... Eşinin hazırladığı yöresel yemeklerle güç topluyor.”
Nasıl?
Objektif bir habercilik, insancıl bir yaklaşım, değil mi?
Özdil, bu davranışından dolayı çok alkış topladı, çok aferin aldı. Hadi Özışık’ın “Kazananlar” listesine bile girdi.
Ben en çok Haber 7’nin başlığını tuttum: “Yazıda faşist,
Televizyonda insancıl...”
Mezkur “insancıl” haberi izlemedim. Dolayısıyla, “Türk ailesinin zorlu ve çileli yaşamını” bilmiyorum... Ahmet Türk’ün yöresel yemeklerle nasıl güç topladığına da
tanık olamadım. Ama Haber 7’ye itibar ediyorum. Özdil yaklaşımlarında mutlaka samimidir, yaptığı haber mutlaka insancıldır.
Peki, nasıl oluyor da, televizyondaki “insancıl Yılmaz Özdil” yazıya gelince yetkin bir faşist kesiliyor?
Demek ki, yazıda başarısız...
Demek ki meramını anlatmaya “Enter” tuşu da kifayet etmiyor.
Demek ki bunu “büyük yazar” diye pazarlayanlar, bu büyük yazarlığın günün birinde ayaklarına dolanacağını
hesap edemediler.
Demek ki “ol” deyince “büyük yazar” olunmuyor...
Biz böyle diyoruz da, bakalım bu “büyük yazar”ı keşfedip Türk matbuatına kazandıran
Ertuğrul Özkök ne diyor?
İnanamayacaksınız ama, aynen şöyle diyor:
“Her zamanki olağanüstü zekâ, ondan da üstün üslup ve espriyle yazılmış bir yazı. İlk okuyuşta insana ‘Acaba Ahmet Türk’e saldıranları mı savunuyor’ dedirten bir yaklaşımla kaleme alınmış. Ama hiç öyle değil. Okurken birden elimi başıma vurdum ve ‘Hay
Allah’ dedim.
CHP Genel başkanı Deniz
Baykal geçen hafta Van’da saldırıya uğradı. Ben açıp Deniz Bey’e bir geçmiş olsun demedim.”
Pişkinliği görüyorsunuz değil mi?
Müdanasızlığı görüyorsunuz...
Müdanasızlığın nasıl bir münasebetsizliğe dönüştüğünü görüyorsunuz...
Ben de Özkök’ü okuyunca “Hay Allah” dedim.
Hay Allah, bu Yılmaz Özdil değil miydi, “olağanüstü bir zekâyla, ondan da üstün bir üslup ve espriyle” Aydın Doğan’a geçirip duran?
Bu Yılmaz Özdil değil miydi, yine olağanüstü bir zekâyla, ondan da üstün bir üslup ve espriyle Aydın Doğan’ın göbek atan görüntüsünü
Star ekranlarından döndürüp duran?
Bu Yılmaz Özdil miydi, yine olağanüstü bir zekâyla, ondan da üstün bir üslup ve espriyle “Kerkürt” diye
manşet atıp ırkçılığın, faşistliğin, münasebetsizliğin dibini bulan?
Sözlüğe baktım, Kerkürt “Eşek
Kürt” anlamına geliyormuş.
Hay Allah!