Baktı ki
Anayasa değişikliği ciddi anlamda
destek görüyor.
Baktı ki yıllardır ite
kaka sürdürülen ve de adına düzen denilen düzensizlik ha bitti ha bitecek, ona güç veren, besleyen kuru
toprak yemyeşil olacak, insanlar özgürce, dilediklerince yaşayacak, konuşacak, korkunun ayak seslerini duymadan soluk alıp verecek...
Ve işte o saat, en iyi becerdiğini yaptı ve
vücut çalımlarına soyundu.
Önce üç maddelik bir
referandum önerisi koydu masaya.
Sandı ki, kimse ciddiye almayacak.
Ama “yasal dayanağı varsa ve güven sağlanırsa görüşürüz” yanıtı gelince
etekler tutuştu.
Ve hemen “üç maddeyi gelecek
seçim sonrasına erteleyelim” dedirtti
kurmaylarına.
Baktı ki bu bile tartışılabilir ve
yaşamı boyu en korktuğu sözcük olan uzlaşma sağlanabilir, bu kez parti
kapatma,
HSYK ve Anayasa Mahkemesi’yle ilgili on bir maddenin de paketten çıkarılmasını istedi. Asıl istediği ipe un sermek.
Çünkü bir işin neden, niçin ve niye yapılamayacağını en
iyi o söyler ve anlatır size.
Bu ülkenin neredeyse otuz yıldır
darbe anayasasıyla yönetildiğini bilir ama bunu değiştirmeye bir gün olsun soyunmamış, bir
taslak hazırlamamış, AK Parti’nin paketine kendi paketiyle değil yeniçeri ağalarının ağzı, istemezük narasıyla karşı çıkmıştır, o kadar!
Yalnız CHP’nin
iktidar yolunu tıkamakla kalmamış aynı zamanda Türk siyasetinin en büyük eksiği olan, ciddi, akılcı, yol gösterici, gerektiğinde uzlaşıcı, aydınlatıcı bir muhalefet partisinden de mahrum bırakmıştır bu ülkeyi!
İşte onun için özgürlüklerin bittiği yerde o dikilir karşınıza!
Yumruğu kim attı?
Eğer ortalama beş yılda bir kitabı zar zor okuyorsan. Karşı görüşlü herkese on parmağında on kara çalıyor, vatan haini yaftasıyla, aslında kendi ayıbını örtmeye çalışıyorsan. Alnın bayramdan bayrama secdeyi görürken, başka dinden olanların
ölüm fermanına
imza atıyorsan.
Erdemli bir insan olmak yerine kafatascılığı yeğliyorsan.
Serserinin biri çıkıp da “falanca vatan hainidir” dediği an okeycileri masalardan toplayıp linçe soyunuyorsan. Fizik,
kimya,
felsefe, tarih, edebiyat gibi bilimsel dalları elinin tersiyle itip Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur palavrasına dört elle sarılıyorsan. İnsanlığın yararına
hizmet etmiş bu vatanın yetiştirdiği herhangi bir
bilim adamı değil de, soru sorulduğunda kem küm edip meşin topa düzgün vurmanın yanısıra hiçbir becerisi olmayan bir futbolcuyla gurur duyuyorsan sadece.
Yurtseverlik anlayışın, “ne kadar az
demokrasi, o kadar güçlü
Türkiye” dedirtiyorsa sana. Resmi ideolojiyi bilimsel kaynaklara dayanarak eleştirenlere karşı
aslan gibi cesur, toplumu resmi ideolojiye körü körüne ırgat kılmak isteyenlere karşı süt dökmüş kediysen. İşte o zaman sakın Samsun’da
yumruk atan , Ahmet Türk’ün burnunu kıranı
kınama. Ona kızma. Onu hor görme! O sensin çünkü!
(
Yaşar Gülen’e teşekkürler)
Rafael Sadi Bey’in
İsrail’den mektubu
Mektubunuzu daha doğru deyimiyle e-postanızı aldım. Nazik sözleriniz için teşekkür ederim.
Ben hiçbir zaman devletler arası anlaşmaların varlığını yadsımadım. Türklerle
Yahudilerin yedi yüz yıldır gül gibi geçinip gittiğini, engizisyonun elinden Yahudileri Osmanlı’nın kurtardığını da biliyorum. NAZİ’lerden kaçan sayısız Yahudi’ye Türkiyenin kapılarını açtığını bildiğim gibi. İsrail’de demokrasi olduğunu, Cumhurbaşkan’ı, Baş
bakan ve
Maliye Bakanı’nın cinsel
taciz ve yolsuzluklardan yargıladığınından da haberim var.
Ancak, siz İsrail
Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın Türkiye Büyük Elçisine takındığı tavrı ve saygısızlığı onayladınız mı? İsrail askerlerinin açıklamalarına göre, Gazze’de fosfor bombası kullanmasına ne diyorsunuz İsrail ordusunun? Sakın Gazze’den atılan füzeler diye başlamayın lütfen, onları da kimse onaylamıyor! Liberman’a gelince, bu adama oy verdiğinizi sanmıyorum. Çünkü onunla ilgili okuduğum herşey, seçim öncesi konuşmaları da dahil, buram buram faşizm ve kafatascılık kokuyor! Bunu yalnız ben değil, ABD’de, İsrail’de ve de Türkiye’de oturan Yahudi dostlarım da söylüyor; hem de benim için bir Yahudiye edilebilecek en büyük
hakaret sözcüğünü de fırlatıp atıveriyor adamın suratına bu insanlar; ona NAZİ diyorlar!
Elbette İsrail seçmeni karar verir bu adam ve partisinden ne zaman kurtulacağına.
Ben ülkenizin dünyada her geçen gün neden daha fazla yalnız kaldığını belirtmek için Bibi Netanyahu’nun yapması gerekeni belirttim, o kadar. Saygı bizden beyefendi.
SAĞLIKLISI DA VAR STRESİN (1)
Sağlıklı stres olur mu demeyin. Var. Ben de yeni öğrendim. “Yaşam boyu uzak durmaya çalıştığımız strese, uygun dozlarda her bünyenin ihtiyacı var!”
Evrenin
doğal dengesi içinde var olan bütün duygulara, insan ruhunun ihtiyacı olduğu gibi, strese de gerek duyuyor bedenimiz.
Bakın, stresi doruğa tırmanmış, ölümcül hastalığı olan insanlarla çeşitli çalışmalar yapılmış. Bu kişilerin yaşam sürelerini va yaşamlarının niteliğini yükseltmek amacıyla onları her türlü stresten uzak bir ortama almışlar. İş,
trafik,
aile sorunları, dünya ve ülkeyle ilgili her türlü olumsuızluk bu insanlarını yanına bile uğramamış. Ne olmuş dersiniz? Bu insanların tümü, beklenenden daha önce ölmüş!
Çünkü stresten tümüyle arındığında insan, yaşam enerjisini ve mücadele gücü de yok olmuş! Eğer siz denetlenebilir ve de sağlıklı bir stres kaynağıyla iç içe yaşamayı seçmezseniz, bünyeniz gidiyor ve kendisi bir stres kaynağı buluyor...
Ve siz, bünyenizin seçtiği bu stres kaynağından hiç mi hiç hoşlanmayabilirsiniz!”
(Devamı
Cuma gününe.
Sayın Filiz Emirsoy’a teşekkürler)