Hakkında yeniden
tutuklama kararı çıkan
Org. Çetin Doğan'ın başına gelenler 'liberal' cephede '
Ergenekon' konusunda bir ayrışma meydana getirdi gibi; baştan itibaren konuya
soğuk yaklaşanlar da bu durumu istismar ediyor. Sebep, 'liberal' çevrelerde tanınan Pınar Doğan'ın çabaları;
baba-kız dayanışması bazılarının kafasını karıştırıyor...
Geçen gün konuyu burada ele aldım. Meğer o yazıda ileri sürdüğüm teze Pınar Hanım eşi
Dani Rodrik'le birlikte babasını savunmak için açtıkları internet sitesinde
cevap vermiş; cevabını bana da iletmeye çalıştığını yine sitedeki bir başka değinmeden anladım. Cevap cevaptır; bugünleri yazacak yarının tarihçilerine dört başı mamur bir kaynak bırakmak isterim.
Olayın başlangıcını hatırlatayım: '
Balyoz darbe planı' diye ünlenen 'tatbikat' Org. Çetin Doğan'ın başında bulunduğu 1.
Ordu karargâhında düzenlendi. 5-7
Mart 2003 tarihleri arasında. Çetin Paşa, son zamanlarda Org.
Hilmi Özkök ile giriştiği sözlü takışmada, muhatabını kozmik odaya girmek ve planla ilgili belgeleri sızdırmakla suçladı. O suçlamadan çıkan
doğal sonuç şuydu:
Taraf gazetesinde yayımlananlar,
Hilmi Özkök tarafından kozmik odadan çıkartılan belgelerdir...
Ben de burada "Org. Doğan bu takılmasıyla daha önce inkâr ettiklerini kabullenmiş oluyor" tezini seslendirdim. Öyle ya, kozmik odadan çıkartılan belgelerse şimdilerde yayımlananlar, bu durumda darbe iddiası da doğru demektir...
Çetin Doğan çıktığı bir televizyon programında plan tatbikatı sırasında yapılan konuşmalardan oluşan kasetlerin 'doğru' olduğunu söylemişti zaten; "Tepelerine bineceğiz" dediğini işittiğimiz, görev verdiği biri "Neden bölgendeki
İmam Hatip Lisesi Müdürü tutuklanacaklar listende yok?" diye hesaba çekilen konuşmaların kasetleri...
Kasetler doğruysa planın varlığı nasıl inkâr edilebilir?
Kozmik odaya girilmiş ve bugünlerde Taraf'ta yayımlanan belgeler o zaman yürütülmüşse belgeler için nasıl 'sahte' denebilir?
Pınar Doğan – Dani Rodrik çiftinin verdiği -benim neden sonra fark ettiğim- cevaba şimdi geçebilirim. Cevabın konuyla ilgili bölümü şöyle:
"Bugünkü yazınızla ilgili birkaç noktaya temas etmek istiyoruz.
"Diyorsunuz ki, 'Taraf'ta yayımlanan belgeleri ve kasetleri kozmik odadan dışarıya çıkartanın Org. Özkök olduğunu öne sürmekle, Çetin Doğan 'Her şey yalan' çizgisinden uzaklaşmış olmuyor mu?'
"Çetin Doğan olayların başından beri medyada çıkan
ses kayıtlarının gerçek ve kendine ait olduğunu söyledi. Bu kasetlerin yanısıra, üzerinde sonradan oynanmış ve
darbe planları eklenmiş TSK'den çıktığı belli olan başka belgeler de var. Çetin Doğan'ın bu ses kayıtlarının ve diğer rötuşlanmış belgelerin nasıl kozmik odalardan çıkarıldığını anlamak için yönelttiği sorular daha evvel söyledikleri ile çelişmiyor. Sahteciliği kimin yaptığını anlayabilmemiz için sorulması gereken sorular. Zaten Çetin Doğan'ın mektubunda sorduğu soruların bu orijinal belgelerle ilgili olduğu, darbe planları
tarif eden belgeleri içermediği, bu ikincilerin kesinlikle
1. Ordu'dan çıkmadığı açıkça belirtilmiş.
"Çetin Doğan'ın 2003'te Hilmi Özkök ile yaptığı görüşme de hiç bir çelişki içermiyor. Eğer gerçekten darbe ile ilgili söylentiler ve ihbar olmuşsa bile, takdir edersiniz ki her ihbar gerçek değildir ve kanıtlanıncaya kadar gerçek addedilmemelidir. Çetin Doğan'ın söylemek istediği şu: Eğer böyle bir ihbar üzerine bir tahkikat yapılmışsa, o zaman tahkikatın sonucunu da açıklayın ki darbe planlanmadığı ortaya çıksın. Ayrıca, bu tahkikat sırasında ses kayıtları ve başka belgeler dışarı sızmışsa, onu da öğrenelim."
Önceki yazımı ve şimdi de bu cevabı okuyan okurlara soruyorum: Sizce tezimi çürütüyor mu bu açıklamada dillendirilenler?
Kaleme aldıkları cevapta yer alan benimle ve tezimle ilgisiz bölümü de dikkatlerinize sunayım:
"Sayın Özkök konusunda müsaade ederseniz bir şey daha söyleyeceğiz. Kendisi 'benim çok söyleyeceklerim var ama şimdi konuşmayacağım' diyor. Ülkenin geldiği bu noktada, bu anlaşılmaz bir tutum. Eğer bildikleri, iddiaları doğrulayan şeylerse, o halde yargıya
yardım etme ve yargı sürecini hızlandırma amacıyla bildiklerini kamoyuyla (en azından savcılarla) paylaşmak zorunda. Yok eğer bildikleri iddiaları çürüten şeylerse, o kadar silâh arkadaşının yargı aşamasına gelinene kadar
tutuklu olarak hapiste yatmasına nasıl göz yumabiliyor? Bu soruları aynı zamanda tüm tutukluların eşleri, çocukları ve sevenleri adına soruyoruz."
Bildiğim kadarıyla Org. Özkök savcılara saatler süren ifadeler verdi; gazetelere yaptığı açıklamalarda da yeterince bilgi var. Eklemek istedikleri varsa ben buradayım.