Bu ülkede yaşıyorsanız, yaşınız,
öğretim durumunuz ne olursa olsun, her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz.
Bu yeni öğrendikleriniz aslında sizi özünde pek şaşırtmıyor ama yine de “bu kadarı da olmamalı idi” diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Milliyet’ten
Melih Aşık ve Sabah’tan eski üniversite arkadaşım Engin Ardıç arasında 1922
İzmir yangınına yönelik bir
tartışma yaşandı.
Tartışmanın başlangıcı ise Prof. Selim Deringil’in
Taraf gazetesinde Neşe Düzel ile yaptığı bir söyleşiye dayanıyor.
Bendeniz tarihçi değilim ama bu tartışmaları ilgiyle izliyorum; bilgilenmek amacıyla izliyorum ama aslında en çok ilgimi çeken İzmir yangını gibi konuların bugüne nasıl aktarıldığı.
1922 İzmir yangınını Türklerin mi, Rumların mı, Ermenilerin mi çıkardığı tarihsel bilgi birikimi açısından mutlaka önemli bir konudur, önemli bir tartışmadır ama daha da önemlisi bu konunun bugünkü kuşaklara nasıl yansıdığı, nasıl aktarıldığıdır.
Bu konuya ve güncel gazete tartışmalarına ilişkin 10
Nisan 2010 Cumartesi günkü
Hürriyet gazetesinde bu kez bir lise arkadaşım,
Hadi Uluengin çok ilginç ve çok öğretici bir yazı kaleme almış.
Tekrar ediyorum, İzmir yangınını kimin çıkardığı konusu artık muhtemelen tarihsel bir konu ama bu konunun bugünkü kuşaklara yansıması ya da çarpık yansıması hiç de tarihsel olmayan, çok önemli bir siyasi konu.
Hadi Ulugengin geçtiğimiz Cumartesi günkü yazısında Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Falih Rıfkı Atay’ın
Çankaya kitabına çok hayati bir gönderme yapıyor; bilindiği gibi Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya kitabı Cumhuriyet’in kuruluş dönemine ilişkin elimizde Nutuk’tan sonra adeta ikinci temel kaynak.
Hadi Ulugengin’in köşe yazısından öğreniyorum, bu da benim ayıbım, Çankaya kitabının 1958 baskısı ile, başka eski baskıları ile yeni baskıları arasında İzmir yangınına ilişkin önemli farklar var, yeni baskılardan Falih Rıfkı Atay’ın 1922 İzmir yangınına ilişkin değerlendirmeleri çıkarılmış.
Daha doğrusu, Cumhuriyet’in kuruluşunun en temel ikinci kaynağı bile birileri tarafından
sansürlenmiş.
Hadi Uluengin’in köşe yazısına aktardığı alıntıları burada yazıma taşımıyorum; isteyen internetten çok kolayca 10 Nisan tarihli Hürriyet gazetesine ve Hadi’nin yazısına ulaşabilir, bilgilenebilir.
2010 yılında yani bugün, 1922 senesinde İzmir’i kimin yaktığı mı daha önemlidir, yoksa aradan geçen 90 sene sonra bile Çankaya kitabının sansürlenmesi mi?
Bu sansür işini, Cumhuriyet’in kuruluşunun ikinci temel kaynağını kim, hangi yetkiye dayanarak, kimlerden emir ve cesaret alarak yapabilmektedir?
Bu iki sorunun cevabı çok net bir biçimde verilmeden günümüzün başka tartışmalarını da anlamak kolay değildir.
Şayet Çankaya kitabı bile bir tarihi yangının faili bahane edilerek sansürleniyor, makaslanıyor ise, bizler resmi tarihin hangi söylediğine inanacağız?
Çankaya kitabını İzmir yangını bahanesiyle sansürleyen bir zihniyet 1915 olaylarını nasıl tartışacaktır?
TSK’nın kendi yerleştirdiği
mayınlara basarak şehit olan yedi askerin hikayesi, konunun aylarca konuşulmaması, söylenen yalanlar acaba aynı geleneğin uzantısı mıdır?