Yekta Güngör Özden cerbezeli bir avukattı. Tam iki kez başkanlığına seçildiği
Anayasa Mahkemesi'nde 20 yıla yakın süreyle bulundu; bir bölümünün yakın tanığıyım. Kendisinden söz eden çok sayıda Kulis yazmışımdır.
1998 yılının ilk günü
emekli olmuştu Yekta Bey; aradan bunca yıl geçmesine rağmen kendisini hatırlamamın sebebi, Türk Solu dergisinde çıkan son yazısı. Vakit gazetesinin dikkat çektiği yazıda, Yekta Bey, siyaseti yücelttikten sonra, "1951 sonundan 18.1.1979 yılına kadar aralıksız CHP'nde çoğu hukuksal değişik görevlerde bulundum" cümlesiyle kendisinin siyasi kimliğini açıklıyor...
Dikkat edin, "İsmet
İnönü'nün, Bülent Ecevit'in avukatıydım" demiyor, dediği çok açık: "CHP'de (..) değişik görevlerde bulundum..."
1992 yılı sonlarında bu konuyu hayli işlemiştim ve Yekta Bey'den sürekli "Yalan efendim;
Anayasa Mahkemesi üyeliğim öncesinde İsmet İnönü gibi tarihi bir şahsiyetin avukatlığını yapmıştım, ama CHP'yle bir ilişkim olmadı" tepkisi veren belki bir düzine
mektup almıştım.
Turgut
Özal Cumhurbaşkanı olarak Anayasa Mahkemesi üyeliğine birkaç atama yapmıştı; bunlardan biri de
Yekta Güngör Özden'in
itirazı yüzünden göreve başlatılmayan Prof. Süleyman
Arslan'dı.
Kasım 1992'de YÖK'ün kendisine gönderdiği üç
aday arasından Prof. Arslan'ı
tercih etmişti Turgut Bey; Yekta Bey, "
Süleyman Arslan anayasada belirtilen '15 yıl
öğretim üyeliği' şartını haiz değil; doktorası öncesi asistanlık dönemi sayılmaz" itirazıyla kendisini göreve başlatmadı. Kriz derinleşince, Prof. Arslan, gerekli olmadığı halde, asaletinden ve yerine başka birinin atanmasını sağlamak için, hiç başlamadığı görevinden
istifa yolunu seçti.
Olayın üzerinden çok geçmeden de
genç yaşta
vefat etti Prof. Süleyman Arslan...
Allah rahmet eylesin.
İşte o günlerde, Kulis'te, "Anayasa Mahkemesi üyelerinin siyasi kimliğe sahip olmaması da gerekir, Yekta Özden CHP'nin avukatlığını yapmıştı" tezini savunan yazılar yazdım. O sırada ve daha sonra yazdığım ve bir ara kitaplaştırmayı da düşündüğüm 'Yekta Bey Yazıları' hâlâ arşivimde durur...
Demek ki, tezimin doğruluğunun tasdiki için neredeyse 20 yıl beklemem gerekiyormuş...
Hürriyet birkaç gündür
Barolar Birliği Başkanı
Özdemir Özok'un sağlığıyla ilgili yayınlar yapıyor. Allah
şifa versin, şu sıralarda menhus bir hastalıkla mücadele ediyormuş Özdemir Bey. ABD'nin
Houston kentinde henüz onay verilmemiş bir ilacın kendisine uygulanmasına rıza göstermiş; Hürriyet, "İlâcın gözle görünür olumlu etkileri var" diye yazdı. İnşallah iyileşir.
Özdemir Özok, kimse hatırlamıyor, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmıştı. CHP'li olduğu bilindiği halde... Ardından patlayan tartışmalarda, şimdilerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bütün şekli şartlara uyduğunu görünce Anayasa Mahkemesi 'yedek üyeliğine' atadığı genç bir hukukçuyu kalemlerine dolayanlar, Özdemir Özok'un CHP'nin kayıtlı üyesi olduğu halde üye atanmasına ses çıkartmamışlardı...
Buna karşılık,
Turgut Özal'ın istifa eden Prof. Arslan'ın yerine atadığı üyenin, evine televizyon sokmamış müthiş bir 'gerici' olduğu tezviratını günlerce işleyip durmuştu aynı kalemler...
Kayıtlı CHP'liler Anayasa Mahkemesi üyeliğine lâyık görülebiliyor; ama 20 yıl üniversitede hocalık yapmış bir profesörün üyeliğine, "Bunun altı yılı asistanlıktı, sayılmaz" gerekçesiyle itiraz ediliyor; hem de ne itiraz...
Sağolsun, "CHP'li değilim" diye yalan söylemeyecek kadar düzgün olan Özdemir Özok, atandığı Anayasa Mahkemesi üyeliğinden kendisi çekilmişti 2003'te...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu hafta Anayasa Mahkemesi'ne 'yedek üye' atadığı
Alparslan Altan'a itirazcılar korosuna katılmayan kalmadı. Neymiş: Anayasa Mahkemesi
raportörü iken Denizcilik
Müsteşarlığı'na geçmiş ve orada bir ayını henüz doldurdurduğu halde, 'üst düzey bürokrat' kontenjanından Anayasa Mahkemesi'ne 'yedek üye' atanmış...
Atamayı gönlüne pek ısındırmayan bir meslektaş şu olayı hatırlattı dün: "Geçmişte, Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in,
Fulya Kantarcıoğlu'nu bürokrat kontenjanından ataması çok tartışılmıştı. Kantarcıoğlu eski
Adalet Bakanı müsteşarıydı; ama Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinde,
Danıştay'da görevliydi. Demirel, Danıştay kontenjanından atayacağına, -bu durumda Danıştay'ın gösterdiği 3 adaydan biri olması gerekiyordu- bürokrat kontenjanından re'sen atadı Kantarcıoğlu'nu."
Halen Anayasa Mahkemesi üyeliği devam eden
Fulya Kantarcıoğlu önce Anayasa Mahkemesi raportörüydü; 'üst düzey bürokrat' kontenjanından üye atanabilsin diye
Seyfi Oktay tarafından
Adalet Bakanlığı müsteşar yardımcılığına getirilmişti. O zaman atanamadı, ama daha sonra, Danıştay'da iken, "Vaktiyle müsteşar yardımcılığı yapmıştır, şarta uyar" kılıfı uygun görülerek, 'üst düzey bürokrat' kontenjanından 1995 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı.
Neler hatırlattı bana Yekta Bey...