Sen hiç GS taraftarı oldun mu Halil?


Taraftar dalkavukluğundan hiç hoşlanmadığımı okurlarım bilir. Hatta bu memleketteki taraftarlık şeklinin takımların lehine mi olduğu yoksa aleyhine mi işlediği yolunda ciddi kuşkularım var. Tabii bu sadece taraftarların kusuru değil. Memleket dahilinde egemen olan hastalıklı spor ortamından onlara düşen rol de bu. Hatta İbrahim Altınsay dostumuza göre futbol olayının çevresindeki en masum kesim taraftarlar. Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde Leo Franco'nun yediği o komik golün ardından Sarı Kırmızılı taraftarların Arjantinli kaleciye tepkilerini doğru bulmadıklarını belirten spor yazarı arkadaşlarımız oldu. Bunlar arasında HaberTürk gazetesinin spor müdürü Halil Özer kardeşim özel bir yazıyı gerekli gördü. Fenerbahçeli olduğu halde uzun yıllar Galatasaray muhabirliğini başarıyla yürütmüş olan Özer de Sarı Kırmızılı taraftarları eleştiriyordu yazısında. Özer'e göre o golün ardından geride kalan sürede Leo Franco'yu kınamak yerine takımı ayağa kaldıracak bir taraftar etkinliği sözkonusu olmalıydı. Böyle yapılmadığı için maçın kaybedilmesi kaçınılmaz hale gelmişti. Kulağa hoş geliyor. Hatta doğruymuş gibi de görünüyor ama değil. Tam tersine Galatasaray taraftarı yaşanan yıkım karşısında çok hafif bir tepki gösterdi. Normalde yönetim, Rijkaard ve bazı oyuncular da hedef olabilirdi. Maç sonrasında da bir yığın tatsızlık yaşanabilirdi. Halil kardeşim, "Maldini ne demişti?" başlıklı yazısında Ali Sami Yen'de Milan'ın nasıl bir taraftarla karşılaştığını ve neredeyse 50 bin kişi gibi ses çıkarıp İtalyanları etkilemiş olduğunu aktarıyor. İyi de o zaman sahadaki takım da Galatasaray'dı! Çok daha mütevazı kadrolar ve sınırlı harcamalarla olağanüstü başarılar kazanılabiliyordu. Sadece Milan'a defalarca hüsran yaşatan kadrolara bakarak bile bunu görebilirsiniz... Bugünün Galatasaray'ı ise yapılan onca yatırıma ve ülkenin en pahalı kadrosunun oluşturulmasına karşın bütün hedeflerinden kopuyor. En büyük özlem olan Fenerbahçe'yi yenme konusunda ise tam bir şok yaşanıyor. O dakikalarda artık Sarı Kırmızılı taraftarların ellerinde avuçlarında kalan tek teselli yenilmemek olabilirdi. Bu kadar kötü bir golle son umutlar da uçup gidince, buna yol açan kişiye tepki göstermekten başka ne yapılabilirdi? Tribünlerde binlerce Pollyanna bulunduğunu mu sanıyorsunuz? Üstelik taraftarın tepkisi sadece bu maçla ilgili de değildi. Daha birkaç hafta öncesinde şampiyonluğun en güçlü adayı olan takımları, hemen her rakibe şaşılacak bir kolaylıkla yenilir hale gelmişti. Eskişehirspor ve Trabzonspor karşılaşmalarında normal koşullarda yenilmelerini gerektiren hemen hiçbirşey yoktu. Fakat Sarı Kırmızılı takım hiç değilse "yenemiyorsan yenilme" boyutunda bile bir direnç gösterememişti. Kimliğini ve karakterini kaybeden bir topluluk vardı sahada. Leo Franco ile ilgili özel bir durum da şu: Almanlar iyi bir kalecinin sezon boyunca takımına ortalama 7-10 puan arasında bir katkısının bulunması gerektiği gibi bir ölçü ortaya koymuşlar. Bunun doğruluğunu yanlışlığını bir yana bırakın, aldığı bir çuval paranın karşılığı olarak Leo Franco'nun takımına on paralık bir katkısı olmuş mu? Evet, Simoviç de ilk geldiği günlerde olmadık goller yemiş ama aynı sezonda takımına Türkiye Kupası'nı kazandıracak bir kalite ortaya koymuştu. İşte o Simoviç'in 50 yaşında bile yemeyeceği golü, üstelik ezeli rakibiniz karşısında ve tüm sezona malolacak şekilde yediğiniz zaman bundan çok daha fazlası bile olur. Galatasaray taraftarı yine de çok efendice davrandı. Sadece maçın başında Özhan Canaydın jesti nedeniyle Fenerbahçe'yi alkışladığı için değil bunun için de kutlanmalı.
<< Önceki Haber Sen hiç GS taraftarı oldun mu Halil? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER