Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 2009 yılı yaz kararnamesiyle Diyarbakır’dan
İstanbul’a atadığı Hakim
Oktay Kuban’ın 22-29
Mart tarihleri arasındaki
nöbet çizelgesini, 24 Mart tarihli yazımda aktarmıştım.
Malum, bu süreçte en önemli icraatı,
Albay Dursun Çiçek hakkında verdiği
tahliye kararıydı. Sonraki icraatı ise
Kafes Eylem Planı’na muhalefet şerhi koymak oldu.
Bu tespiti yaptıktan sorduk: “Kuban, şimdi
nöbetçi hakim. 22 Mart’ta başlayan nöbet, 29 Mart’ta doluyor. Merak ediyorum, bu arada
sürpriz tahliye kararları çıkabilir mi?”
Sonra ne oldu?
Balyoz Darbe Planı
soruşturması kapsamında ifadeye çağrılınca
rapor alıp gözlerden uzaklaşan
Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral
Yurdaer Olcan, birden bire iyileşti ve ifade vermeye geldi.
Özel yetkili savcılar Süleyman Pehlivan ve Ali
Haydar, 3.5 saatlik sorgulamanın ardından tutuklanması talebiyle nöbetçi İstanbul 12. Ağır
Ceza Mahkemesi’ne sevk etti. Hakim Kuban, tahliye kararı verdi.
Bu arada sürpriz bir gelişme daha yaşandı.
Balyoz Darbe Planı’nın 1 numaralı
şüphelisi olduğu iddiasıyla tutuklanan
emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın
avukatları, sessiz sedasız tahliye talebinde bulundular. Oysa eskiden neredeyse davul zurna eşliğinde duyurularını yaparlardı.
Derken tahliye talepleri birbirini izledi. Balyoz kapsamında tutuklanan ancak
Kafes Eylem Planı iddianamesinde Danışma Kurulu Başkanı olarak yer alan eski
Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli
Koramiral A. Feyyaz Ögütçü ile
Tümgeneral Abdullah Dalay tahliye için sıraya girdi.
Pazarcı ağzıyla
tarif etmek gerekirse, gel vatandaş gel...
Doğan ve Öğütçü, tahliye taleplerine
cevap beklerken, Hakim Kuban, Mason üstatlarına suikast iddiasıyla gözaltına alınan Avukat Yusuf Erikel’i, ardından dün öğleden sonra Dalay’ı serbest bıraktı.
Şimdi sırada, Doğan ve Öğütçü’nün tahliye talepleri var. Hakim Kuban nasıl karar verirse versin,
sanık ve şüphelilerin, dilekte bulunmak için ağaca bez bağlayan yatır ziyaretçileri gibi bu nöbette tahliye kuyruğuna girmesi bile başlı başına
mesaj yüklü değil mi?
Sorumlu kim?
HSYK...
Onlar ne yapıyor? 282 hakim ve savcının soruşturma geçirdiği 191
disiplin dosyasını rafa kaldırmakta,
Ergenekon ve
faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmaları yürüten savcılar ile davaya
bakan hakimleri harcamakta beis görmüyor, terfilerini engelliyor, kurulu tıkadığı gerekçesiyle
Adalet Bakanlığı Müsteşarı hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Bu durum bile başlı başına
reformu zorunlu kılmıyor mu? Çetelerle mücadele edemeyen
Türkiye, nasıl şeffaflaşacak? Nasıl öngörülebilir bir
ülke olacak?
Islak
imza ıslandı
İrticayla Mücadele Eylem Planı’na ilişkin soruşturmanın tamamlandığı söyleniyor.
Albay Dursun Çiçek 1 numaralı şüpheli. Şimdilik...
Sorun şu: Askeri
savcılık, tek nüsha olan orijinal
belgeyi göndermediği için hazırlıkları tamamlanan iddianameyi başsavcılığa teslim edemiyor.
Oysa, askeri savcılığın itibar ettiği Jandarma Kriminal belge üzerindeki incelemesini tamamlamış ve
ıslak imza
nın Albay Çiçek’in “el ürünü” olduğuna dair rapor düzenlemişti. Bu işlemin üzerinden epey zaman geçti.
Belge,
askeri savcılıkta bekletiliyor.
Denebilir ki,
parmak izi için işlem yapılacak. Biliyorsunuz, böyle bir işlem, orijinal belgede tahrifata yol açacağı için
sivil savcılık “olmaz” demişti.
Genelkurmay Başkanı da
seri röportajlarında bu karara saygı duyduklarını ifade etmişti.
O halde, neden bekletiliyor?
Silivri’den
iktidar çıkarmak
Mesleki heyecanına her zaman
şapka çıkardığım
Yavuz Donat, dün, birlikte oldukları DP’lilerin gelecek projelerini yazdı.
Biri demiş ki: “DP’nin başına getireceksin Mehmet Haberal’ı. Bizim millet mağdurun yanındadır. Osman
Bölükbaşı hapisteyken milletvekili seçilmişti. Nihat
Mete hapisteyken belediye başkanı seçildi.”
Terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla yargılanan Sabahat
Tuncel de cezaevindeyken seçildi, onu saymayı unutmuşlar.
Bir başkası şöyle buyurmuş: “Zamanı gelince Prof. Dr.
Süheyl Batum, süvarinin direksiyonuna geçer.”
Eğer, Ergenekon can çekişen bir siyasi partiye hayat verecekse niye DP? Avukatı
CHP ne güne duruyor?
Bu millet mağduru sever ama aslı varken taklidine de itibar etmez.