Bir zamanlar 30 bana çok görünürdü, yılları hesaplayıp hesaplayıp, şu sene geldiğinde 30 olacağım derdim kendi kendime... Sonra baştaki o’yu bastıra bastıra bir daha söylerdim: “Otuz!”...
Şimdi Sinan’ın yeğenleri Lara ve Maya yaşımı sorduklarında özellikle söylemiyorum... Tek haneli yaşlarda gezen birilerinde travma yaratmanın gereği yok... Ki 20 desem bile, “Nee!” diyecekler.
Özhan Canaydın öldüğünden bu yana kendi kendime “67” diyorum. Sadece 67. En son Vedat Okyar öldüğünde yaşamıştım benzer bir durumu. O da 64 yaşında
veda etti hayata. Her ikisi de yaşları çok daha fazlaymış da
genç gösteriyorlarmış izlenimi yaratıyorlardı; mesela aslında 83’müş de 70 gösteriyormuş gibi. Şimdi sadece 67 olduğunu öğrendiğimde ne çok şey sığdırmış olduğunu düşünüyorum bir ömre... Ama asıl başarısı herhalde, her ikisinin de, bu kadar sahte, bu kadar ikiyüzlü bir camiada herkes için ‘abi’ olmayı başarmış olmalarıdır bence. İki safkan centilmen.
Özhan Canaydın başkanlık yaptığı dönemde ‘liseli’ kimliğini çok öne çıkardığı için çok eleştirilen bir başkan oldu
Galatasaray tribünlerinde. Bu anlamda sevmeyeni de çoktu. Ne
komik, taraftarın ‘dışımızdan biri’ diye selamladığı Özhan Canaydın, onların en sevdiği tezahüratı hayata geçirerek öldü aslında: “Cim Bom Bom’um sen çok yaşa, canım feda olsun sana...”
Skibbe gittiğinde, biz her ne kadar kendimizi Skibbe’yi paketleyip kapıya koyduk gibi hissetsek de, ne o ne ülkesi
Almanya bunu böyle değerlendirmeyecekler, Galatasaray dönemi Skibbe’nin kariyerinde bir ‘kara leke’ olmayacak, çünkü aldığı sonuçlar sadece bizde (ve hadi belki Yunanistan’da) kötü olarak değerlendirilir; bu
ayrılık, yurtdışında en fazla ‘sabırsız Türkler’ kategorisine girer demiştim (ben demiştim!). Bu hafta
Eintracht Frankfurt,
Bayern Münih’i yendi. Skibbe, Almanya’da hala ‘iyi genç hoca’ kategorisinde. Ama Frankfurt sekizinci, bizim için o hala ‘kötü’. Frankfurt’un bütçesi ne kadar, Bayern Münih’inki ne kadar. Bak bu bakımdan da iyi aslında. Sonuç olarak Skibbe iyi hoca mı, kötü hoca mı? Bayern Münih’i çalıştırsa kötü, çünkü onların bütçesi çok iyi ve
futbolcuları çok kaliteli, orayı zaten herkes çalıştırır. Frankfurt’u çalıştırırken iyi, çünkü... Eueue.. Ben ne diyordum ya? Ha
Ertuğrul Sağlam. Beşiktaş’tayken kötü hocaydı. Kişiliksiz ve kapalı bir futbol oynatıyordu. Takıma stoperleri doldurmuştu. Şimdi Bursa’da çok başarılı. Çünkü Bursa’nın bütçesi daha az. Böyle bir mantık olur mu? E oluyor işte. Yersen.
Bir iddiam var:
Messi Türkiye’de doğmuş olsaydı
futbolcu olamazdı. Kısa diyeceklerdi, poposu büyük diyeceklerdi, fiziği futbola müsait değil diyeceklerdi.
İstanbul dışında doğmuş olsa, bunları bile demeye fırsat olmayacaktı hatta. Kimse Messi’yi
tedavi ettirmeyecek, Messi raşitik olacaktı. Ne şanslıymış şu Messi. Yoksa asıl şanslı biz miyiz, onu seyredebilenler? Futbolu neden sevdiğimizi hatırlatıyor Messi bize. Son 4 maçta 9 gol! Bizde son 4 maçta o kadar gol atan
takım yok yahu. Tabii hükmenleri saymazsak. Hükmen galipler liginin hükmen mağlupları olduk bu
sezon futbolseverler olarak. Mutluyuz gururluyuz.