Türkiye’nin yürürlükteki Anayasası 12
Eylül darbesinin ardından Kurucu
Meclis tarafından hazırlandı. Sonra beş kişilik cuntaya sunuldu. Onlar da orasıyla burasıyla oynadı ve bir ucube çıktı ortaya.
Aradan üç on yıl geçti ve
iktidar partisi bu Anayasa’yı, yani hemen herkesin noktasına virgülüne değin eleştirdiği metni değiştirmek için kolları sıvadı. Ve değişiklikleri içeren bir paket hazırlandı;
CHP’ye, MHP’ye sunuldu. Gelin konuşalım, fikirlerinizi dinleyelim dendi. CHP daha baştan, bakmak gereğini bile duymadan, elinin tersiyle itti taslağı. MHP’yse, daha ılımlı yaklaşmasına rağmen, TBMM’de red oyu vereceğini açıkladı.
Şimdi, AK Parti’nin böyle bir
taslak hazırladığını sağır
sultan bile duymuşken, CHP niye oturup kendisi bir taslak hazırlamaz? Bu taslağı masaya koyup, “gelin sizin yapmayı düşündüğünüz değişikliklerle bizim kaleme aldıklarımızı karşı
laştıralım. Uzlaşma sağlayabilirsek de birlikte sunalım tasarıyı.” demez?
Çünkü, Deniz
Baykal size bir şeyin neden, niçin ve nasıl olmayacağını çok iyi anlatır. Gelin görün ki, nasıl, niçin ve neden yapılabileceği konusunda hiç bir fikri yoktur. Her konuya olumsuz açıdan yaklaşırsanız zaten çözüm bulamazsınız.
Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasına ve
12 Eylül tayfasının yargılanmasına karşı mısınız?
AB’nin de istediği, memurlara
grev ve toplu
sözleşme hakkına karşı mısınız?
Yüksek
Askeri Şura’nın askerlikle ilişki kesme kararlarının ve de
Yüce Divan kararlarının yargıya götürülmesine karşı mı
sınız?
Savaş hali dışında asker olmayan kişilerin, askeri mahkemelerde yargılanmasını mı istiyorsunuz?
Kapatma davası izininin Meclis’te partilerce oluşturulacak kurula bırakılmasına karşı mısnız?
Bu liste daha uzar gider.
Eğer karşıysanız, siz de bir taslak hazırlayın,
koyun masaya.
Eğer böyle bir taslak hazırlamak gibi bir niyetiniz yoksa, o zaman 12 Eylül Anayasası’ndan memnunsunuz!
Acaba
seçmen memnun mu?
Referandumda bu taslak onaylanırsa, o zaman sizden
hesap sorarlar Deniz Bey ve Devlet Bey. Niye siz de birer taslak hazırlayıp uzlaşma yolu aramadınız diye. Seçimlerde de nescafeyi CHP’ye demli çayı da MHP’ye ikram ederler!
Kaçkarlar’a hep birlikte gidelim
Sisli yüksek dağları, sonsuza değin uzanıyormuş izlenimi veren
yaylaları, geleneksel mimarisiyle Kaçkarlar sizi bulutlarla buluşmaya çağırıyor sanki.
Rize’nin
Çamlıhemşin İlçesiyle Artvin’in Yusufeli İlçesi, bu 51 bin hektarlık milli parkı oluşturuyor. Resimlerine bakıyorum da buralarda ne yapıyorum diye düşünüyorum. Bölgede 11 köy ve de 44 yayla var. Dilediğine konuk ol pansiyonlarda, minik otellerde kal. Yüksek dağların doruklarından duru göllere, ormanlara uzanan bir düşler ülkesine gideceksin. Türkiye’de orman güllerinin üç bin metreye ulaştığı tek yer Kaçkarlar.
İnanır mısınız tam yüz tane buzul gölüyle buzul vadilerinin yanı sıra çiçekler, türlü türlü kelebeklerin uçuştuğu korular, kuş seslerinin sizi dinlendireceği yemyeşil alanlar...
Dağcılardan, turistlere ve
doğa bilimcilerine kadar
yerli yabancı herkes Kaçkarlar’ı keşfetmeye başladı.
Fırtına Deresi vadisinde yer alan Zilkale Harabeleri, esrarlı ve de göreni duygulandıran bir biçimde yükseliyor, Kaçkar Milli Parkı’nın giriş kapısında.
Yazacak o kadar çok şey var ki Kaçkarlar’la ilgili, sayfa yetmez. Ama mutlaka gidilip görünmesi, bi kaç gün kalınması gereken bir yer Kaçkar’lar.
Cep telefonu bozulunca
Cep telefonu bozulan ya da cep telefonunu kaybeden herkesin yüreğine önce çaresizlik düşer. Aynı şey bilgisayar için de geçerli. İnternete bağlanamıyorsanız ilk düşünceniz mahvoldumdur! Bundan sonraki aşamadaysa
öfke gelir çöreklenir beyninize. Önünüze gelene bas bas bağırırsınız, anlamsız yere. Sanki bağırınca cep telefonunuz çalışacak ya da bulunacak!
Son aşamada teslim olur, kader falan diyip geçiştirirsiniz işi. Bugün teknoloji bizi öyle yerlere aldı götürdü ki, sanki hepimiz anamızın karnından kulağımızda cep telefonu, koltuğumuzun altında da bilgisayarla doğduk!
Ama insan bir şeye alıştımı da ondan vaz geçemiyor işte.
Yunanistan’ın kaybı
Almanya’nın kazancı
Yunanistan, içine düştüğü borç çukurundan salt kendini sorumlu tutmak zorunda. Kanat açıp havalanan borçları sadece ülkenin istikrarını değil, euroyu da tehdit ediyor. Ama özellikle Almanya’nın, Yunanistan’a el uzatma konusunda ayak diremesinin, adalarını, Akropol’ü sat demesinin arkasında başka işler yatıyor.
Yunanistan bunalımı, Almanya için çok büyük üç fırsat yarattı. Önce, değeri düşen euro nedeniyle Almanya’nın ihracatı ciddi biçimde arttı. Sonra Almanya,
Avrupa Merkez Bankası’nın denetimini ele almak üzere. Ve Yunanistan’ı örnek göstererek euroya geçen diğer ülkelere buyruklar yağdırıp, AB’de dilediğince at koşturabilecek. Yani birinin ızdırabı diğerinin mutluluğuna dönüştü. Zaten hep böyle değil midir?
En çok kazandıran on meslek
Üniversite sınavlarına hazırlananlar, çok dikkatli olun. Bugün dünyada en çok kazandıran sekiz meslek belirlenmiş. Eğer bu mesleklerden birine, sizi hazırlayacak bir üniversiteyi kazanır, diplomayı alır, çok iyi derece de
İngilizce biliyorsanız gerek
yurt içinde gerekse de yurt dışında bütün kapılar açık size.
1.
Petrol mühendisi — yıllık başlangıç ortalama
ücret 130 bin TL
2. Kimya mühendisi — yıllık başlangıç ortalama ücret 90 bin TL
3.
Maden ya da metalurji mühendisliği — ücret 89 bin TL
4.
Bilgisayar mühendisliği — ücret 85 bin TL
5.
Elektrik ya da
elektronik mühendisi — ücret 84 bin lira
6. Makine mühendisi — ücret 82 bin 500 lira
7.
Sanayi mühendisi — ücret 81 bin lira
8. Uçak mühendisi — 80 bin lira