Amerika Birleşik Devletleri’nde, taraftarlarını ve karşıtlarını sokağa döken sağlık
reformu onaylandı. 32 milyon
sigortasız Amerikalı’yı ilgilendiren reform nedeniyle ülkede
bütçe/
vergi ve sigorta sistemi tepeden tırnağa değişim yaşayacak. Yani, ABD içerik olarak da mali olarak da gerçekten “tarihi” bir reforma
imza attı... Yaklaşık 100 yıldır herkesin bir sağlık sigortasına sahip olması fikri Obama’nın başkanlığında gerçekleşti. Kimsenin yapamadığını Obama yaptı.
Peki bu tarihi reform nasıl yapıldı?
Bütün Amerika
sağlık reformu etrafında uzlaştı mı, Temsilciler Meclisi’nde Demokratlar’la Cumhuriyetçiler haftalardır birbirlerine çaya kahveye giderek uzlaşma turları mı yaptılar? Uzlaşma yetmez, bir de nihai karar için üçte iki çoğunluk falan mı arandı.
Hiçbiri...
Aksine böylesine tarihi bir önemde bir karar 212’ye karşılık 219 oyla sadece yedi oy farkla alındı. Kimse “Bütün ülkenin kaderi belirleniyor ortak karar alalım” diye tutturmadı, kimse bu kararı iptal ettirmek için hukuk oyunu peşinde koşmadı ve kimse parlamento bir kez karar aldıktan sonra oyununun kurallarını değiştirmeyi, yani mızıkçılık yapmayı aklından bile geçirmedi.
Demokrasi, ne kadar uzlaşma rejimiyse o kadar da uzlaşmazlık durumunda izlenecek yolu
tayin etme rejimidir. Herkesin her konuda aynı fikirde aynı
yasa veya anayasa metninde uzlaştığı rejime
demokrasi denemez. Ortaya farklılıklar çıktığında kararın nasıl verileceğini tayin eden rejim demokrasidir. Müşterek bir karar alınamadığı durumlarda, azınlığın hukuku
gasp edilmeden çoğunluğun kararı geçerli olur. Bu çoğunluk üç oy farkla da olur bir oy farkla da...
Zira, demokrasi, parlamento veya
oylama sistemi bize anlaşamadığımız, uzlaşamadığımız durumlarda lazımdır
Tıpkı bugün olduğu gibi...
Türkiye, herkesin “değişmesi” yönünde mutabık olduğu bir anayasa ile yaşıyor. Yani Meclis’teki oylamadan önce uzlaşma gerekiyorsa, bu ülkede anayasa değişikliği kadar hiçbir konuda uzlaşma sağlanmış değildir.
Yakın geçmişe gidelim...
AK Parti’nin başına
kapatma davası belasını açan,
Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesi de aslında aynı mutabakat ve uzlaşma temeline dayanıyordu. Toplum
genç kızların başörtüleriyle üniversitelerde okuması konusunda mutabıktı, uzlaşmıştı. Sadece
toplum değil parlamentonun yüzde 80’den fazlası 411 üyesi de bu kanaati taşıyordu. Bu zeminde anayasa değişikliği yapıldı ve neler oldu biliyoruz. O maddeler, yetkisi olmayan bir kurum tarafından iptal edildi ve
iktidar partisi de kapanmaktan son anda kurtuldu.
Biraz daha geriye gidelim...
“Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması konusunda uzlaşma yoktur” denildi. Gül
aday olunca bu kez çıta “Bir AK Partili’nin Cumhurbaşkanı olması konusunda uzlaşma yok” seviyesine çıkarıldı. 367 rezaleti da malum, bu sahte
analiz üzerine yaşandı.
Seçim oldu ve görüldü ki o uzlaşma varmış...
“Uzlaşma” şimdi yine sahnede. Anayasanın bir adım daha sivilleşmesini önlemek için...
Artık biliyoruz ki
CHP, kendisinin benimsemediği hatta benimsese bile öncülük etmediği herhangi bir değişiklik, yenilik, reformu geçirmemek için elinden ne geliyorsa yapacaktır. Geçmişiyle, kendi ürettiği metinlerle çelişme pahasına, toplumdan tamamen kopma pahasına, dünyaya mahçup olma pahasına...
İşte, “uzlaşma” denilen içi boşaltılmış kavram da bu parti ve bu partinin kurumsal yandaşlarının elindeki son kozdur.
Milletin, sandığın,
seçimin vermediği bir hak ve imtiyazı bu yolla temin etmeye çalışmaktadırlar.
Millet iradesin, çağdaş hukuk normları, parlamento hakkı ve dünya gerçekleri karşısında tükenen bir anlayış şimdi bir kez daha çaresiz bir şekilde “uzlaşma” diye sayıklamaktadır.