Özhan Canaydın neden ve nasıl Galatasaraylı oldu?


Hasan Doğan daha vefat etmemişti... Gazetede odamda yazı ile haşır neşirdim. Telefonum çaldı.Canaydın gazeteye gelmiş, benimle de görüşmek istiyordu... Birkaç adım ilerdeki Hasan’ın odasına geçtim. Hasan’ın odasında, ilk kez tanıştığım Özhan Canaydın’la derin bir sohbete koyulduk... Sohbet sırasında Galatasaray üzerinden bana yaşamının “kırılma noktalarını” anlattığını f ark ettim. *** Bugünden o güne dönüp bakınca, ağır ve hazin bir tabloyla karşılaşacağım hiç aklıma gelir miydi? O üç kişilik yarenlik tablosundan önce Hasan bu dünyayı bırakıp gitti... Ardından Canaydın... Dün sabah da “yaşam ile ölümü” bir arada taşıyan hayatın ne kadar garip olduğunu, sanki daha önce hiç şahit olmamışçasına büyük bir şaşkınlıkla yeniden düşündüm. *** Özhan Canaydın’ın yaşamındaki temel değişimi, Bursa’da hali vakti yerinde ama henüz daha büyük kentlerdeki modernleşmeyle çok da sarmaş dolaş olmayan ailesinden hareketle özetlemesi, hafızama nakşedildi... Örneğin aile sobayla ısınıyordu, kalorifer yoktu... Bu ayrıntı gibi duran fark Özhan Canaydın’ın tüm yaşamını değiştirecekti... Sakin ve zarif akan bir ırmak gibi anlattığı, dinlediğimden bu yana pek de kimseyle paylaşmadığım Özhan Canaydın’ın hayat hikâyesi bir çivi yazısı gibi o günden bu güne belleğimde yazılı kaldı... *** Canaydın’ın babası Bursa’da okuduğu lisenin takımıyla, bir futbol turnuvası için İstanbul’a gelmiş... O genç liselileri Galatasaray Lisesi’nde konuk etmişler... Baba Canaydın kaloriferi orada, konuk olduğu o gece keşfetmiş... Bu sobadan çok daha modern konforu pek beğenmiş... Ve ileride çocuğu olduğunda Galatasaray’a vermek için kendi kendine ant içmiş... Yani babasının lise dönemindeki bir isteği Özhan Canaydın’ın yaşamını ana hatlarıyla belirlemiş... *** Özhan Canaydın da hissettiğim kadarıyla Galatasaray’ı, biraz da babasının bu anısından yola çıkarak, ileri düzeyde bir yaşam hamlesi olarak algılıyagelip, tüm yüreğiyle benimsedi... Galatasaray bir anlamda Canaydın Ailesi için Bursa’dan İstanbul’a yapılan uzanışın simgesi oldu... Sobayla yetişen bir delikanlının kaloriferin tılsımlı sıcaklığıyla adeta efsunlanması... *** Zaten o uzun sohbette... Babasından ayrıldıktan sonra kendi işyerini kurmasını... Ve İtalyan bir firmayla ortaklığa gitme aşamasında tüm bürokratik zorlukları “Galatasaray Lisesi dayanışmasıyla” nasıl aştığını da tüm heyecanıyla hikâye etmişti. Bir anlamda orada da “sobadan kalorifere” geçişi gene Galatasaraylılık sağlamıştı... Gene müthiş bir çocuksu saflıkla Galatasaray Kulübü Başkanı’na Ankara’daki kapıların açılma hızını, o mevkiinin itibarını, Galatasaray’a duyduğu minnettarlığı perçinleyerek naklediyordu... Sanki karşımda 1957 yılında 155 sicil numarasıyla Galatasaray Spor Kulübü’nün en küçük üyesi 14 yaşındaki Özhan vardı... *** Onun için yaşam adeta Galatasaraylı olmak demekti... Çünkü Galatasaray aynı zamanda babadan oğula bir sınıfsal konum değişimi, yaşamın zenginleşmesi, hayat standartlarının yükselişi olmuştu... Canaydın, bana yaşam hikâyesinin kırılma noktalarını anlattıkça, onun bu camiaya olan vefasının da derinliğini gördüm... *** Hasan Doğan benim Sabah’tan Star’a geçişimin baş aktörlerinden biriydi... Beyana güven duyma saflığımı hiç terk etmemem yüzünden, o süreçte farklı aktörler tarafından bana yapılan vaatlerle, şimdiki uygulamalar arasında büyük farklar olsa da, başlangıçta hepsiyle, Hasan da dâhil, yoğun bir şekilde teşrikimesai yaptık. Artık Hasan yok... Ve o, çelebi ve zarif Canaydın da geldi geçti... Artık o da yok... *** Star Gazetesi’ndeki o öğleüstünden geriye bu yazı kaldı... Özhan Canaydın’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabır ve metanet diliyorum.
<< Önceki Haber Özhan Canaydın neden ve nasıl Galatasaraylı oldu? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER