Açılışı
CHP Genel başkanı Deniz
Baykal yapmıştı. Baykal,
TBMM kulisinde gazetecilerle sohbet ederken, anayasa değişikliğinin gündeme gelmesiyle; ‘
Anayasa yeniden yapılamaz mı? Elbette yapılır. Düşmanı atarsın, devleti yeniden kurarsın. Bayrağı dikersin. Parayı bastırırsın. Yapanlar yapmış... İhtilali yaparsın. İdamı göze alırsın... Anayasa toptan yenilenir’ ifadelerini kullanmıştı.
CHP lideri Baykal’ın bu duruşu bugün de değişmedi. Hatta bu istikrarıyla,
Türkiye kamuoyunda; ‘depremle yaşamaya alışmalıyız’ deyiminin yerine,
Deniz Baykal’la yaşamaya alışmalıyız söylemi oturdu.
MHP'li
Toskay önceki gün Antalya'nın İncekum beldesinde
Başbakan Erdoğan'a yönelik olarak: “Sen bu
seçim isteyenlere vatan haini dersen o zaman seni ancak
darbeyle değiştirirler. Sonbaharda seçim olacak. O zaman da kızıyorsun, bağırıyorsun ‘Darbe var' diye.” Çok demokratik bir uyarıda bulunmuş.
Siyasettir, neden kine! Hükümetin eleştirilmesine katlanamıyor musunuz denilebilir. Konu bu değil efendim.
Demokratikleşme ve Evrensel insani değerlerin
ülke toprakları sınırları içinde mantıklı ve akl-ı selim şekilde yeniden tanımlanması söz konusu olan.
Darbecilerin yapmış olduğu ve bir şekild
e devlet içerisinde kurumsal yapılar oluşturmuş çağa aykırı yapılanmaların hem hesabının sorulması hem de yeniden düzenlenmesi için siyasetin ve halkın iradesi için elzem olan bir mesele anayasa değişikliği.
***
Yargıya intikal eden bir kaç darbe iddiasını hatırlamakta fayda var.
Darbe zemini hazırlamayı hedefleyen
Balyoz Güvenlik Harekat Planı, 12
Eylül 1980 askeri müdahalesini
model alıyor ve 5 binden fazla sayfadan oluşuyor.
2003 yılında hükümeti devirmek için hazırlandığı iddia edilen plan, camileri
bombalama gibi çeşitli korkunç provokasyonları içeriyor.
Fatih ve Bayezit camiinde olayların ardından provokatörler aracılığıyla cemaatin kışkırtılması isteniyor. Bu saldırıların kameralarca kayda alınması, ardından internetten yayımlanarak, yapılacak darbeye zemin için halkın kurtarıcı olarak darbecilere;‘gelin bizi kurtarın’ talebinin gerçekleşmesini sağlamakmış.
İstanbul 12. Ağır
Ceza Mahkemesi, İstanbul
Cumhuriyet Savcılığınca 21 ve 28
Nisan 2009 tarihleri arasında
Poyrazköy Keçilik mevkisinde yapılan kazılarda bulunan mühimmatla ilgili 5'i
tutuklu 17 kişi hakkında hazırlanan yaklaşık 300 sayfa ve
soruşturma delillerinin içerisinde bulunduğu 24 ek klasörden oluşan iddianameyi kabul etti.
İddianamede Levent Bektaş'ta ele geçirilen DVD'deki imanlı imansız iller
haritası olduğu belirtiliyor. Türkiye siyasi haritasındaki illerin dört renge boyanarak numaralandırıldığı belirtilen iddianamede, resim formatındaki harita anlatılıyor. Buna göre haritanın lejandına göre yeşil renkle boyanan iller, imanlı iller. Kırmızı renge boyananlar, imanlı olmayan iller. Mor renkli iller, topluluk olan, sarı renkliler ise topluluk olmayan iller anlamına geliyor.
Bir de
Erzincan davası var.
Orgeneral İlker Başbuğ, Erzincan davasının sanığı 3’üncü
Ordu Komutanı Saldıray Berk’e niçin
destek verdiklerinden ’kozmik odalar’daki aramalara,
el bombası yüklü kamyondan ’Balyoz’ iddialarıyla ilgili olarak
Vatan gazetesinde iki gündür açıklamalar yapıyor.
İlginç olan Sayın
İlker Başbuğ; ‘Millete
komplo eylem planı’ ilgili yaptığı açıklamalarda yeni deliler ışığında işlem yaparız’ ifadesinde bulunmuştu.
Başbuğ, `TSK,
demokrasiye ve hukuka bağlıdır, saygılıdır` sözlerinin devamı olarak;’ TSK hukuka bağlı olmayan personeli bünyesinde barındırmaz” demişti.
Vatan gazetesinde yaptığı açıklamaları makul karşılamak için ancak şu söylenebilir.
Devletin gözbebeği TSK’nın başında olan Sayın
başbuğ’un elinde çok güvenilir bilgi ve
belge var ki bunları söylüyor. Haklı olabilir.
Peki! halkın şu sorusuna nasıl
cevap vermeliyiz.
Kimin elinde ne şekilde nasıl bilgi ve belge varsa, neden yargıyla paylaşmazlar ya da paylaşmıyorlar?
Şimdiye kadar kamuoyuna yansıyan darbe iddialarının kefaletle açıklanabilecek tarafını sanırım yargı göz önüne alacaktır. Ayrı bir konu.
İlginç olan çok yetkili ve önemli makamlarda olan büyüklerimizin (siyasi ve bürokratik) hala bu iddialarla açıkça ortaya çıkan; Türkiye’nin ‘neron’ları olmaya çalışan bir grup ‘cuntagiller’in varlığını görmek istememeleridir.
Bu konuda CHP ve temsilcilerini az çok anlamakla birlikte MHP’lilerin
12 Eylül’de yaşadıklarını unutarak bugün bir anayasa değişikliği üzerinden aba altından
sopa göstermeleri çok manidar doğrusu.
Türkiye’nin geleceğinin yeniden şekillendiği bu günlerde siyasetçilerin tavırları hiç kuşkusuz mercek altında. Tabii dünya da takip ediyor bu olup bitenleri.
Morton Abramowitz ve
Henri Barkey’in The
Wall Street Journal’daki ;’ ülkenin siyasi yaşamı üzerindeki vesayetinin kaldırılmasına doğru götüren siyasi bir dramanın yaşandığı” yorumunun sonundaki
analiz çok anlamlı.
Morton Abramowitz ve Henri Barkey; “Türkiye, sadece AKP, kendisini yeniden şekil verir ve Türkiye’yi daha iyi işleyen bir demokrasi haline getirme sözüne uygun bir biçimde hareket ederse ilerleyebilir” vurgusunu öne çıkarmış.
Umarız bu fotoğrafı Türkiye’nin tarafları iyi okur.