Orgeneral İlker Başbuğ, "iddianamenin
Saldıray Berk ile ilgili bölümünü iyice okuyun" dedikten sonra, ikinci defa dikkatle okudum. Ve her iddianın, ciddi delillerle desteklenmediğini gördüm. İddia 1)
Plan Semineri'nde konu dışına çıkıldı. Bu husus, gizli
tanık Efe'nin beyanlarına dayandırılıyor. İddia 2) Saldıray Berk,
Alevi köylerindeki insanlarla özel olarak ilgileniyor ve dedeler komutana sevgi duyuyor.
Durum tespiti yapan kişi, Jandarma
İstihbarat şubesinde görevli,
şüpheli ast
subay Orhan Esirger. İddia 3)
Eskişehir İl Jandarma Komutanı Recep Gencoğlu'nun gözaltına alındığı gün tankların yürütülmesi, yargıyı
baskı altına alma amaçlıydı. Tanklar 28 Ocak'ta yürüdü. Ama
İlker Başbuğ'a göre bunun kararı, 15 Ocak'ta alınmıştı; dolayısıyla bir tesadüf söz konusuydu.
Sondan başlayalım: Zırhlı araçların Recep Gencoğlu'nun tutuklandığı gün tesadüfen yürüdüğü kabul edilse bile, Saldıray Berk'in ifadeye çağrılması üzerine, aynı araçların, yeniden yürütülmesi nasıl bir tesadüf oluyor? Buna bir de, Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesini, ayrıca, bir şüphelinin (3.
Ordu'da istihbarat görevlisi olan
astsubay kıdemli başçavuş Ahmet Saraçlar'ın) Karargâh'taki ofisinin aranmasına izin vermemesini de ilave edersek, hepsi bir arada, yargıya karşı tavır olarak yorumlanamaz mı?
Alevilere yakınlık elbette bir suç sayılmaz ama acaba Jandarma'daki istihbaratçı subay, neden bu ilişkiyi notlarına geçirmiş?
Gizli tanık Efe kim? Ve plan seminerinde
darbe konuşulduğunu ispat edecek delillere sahip mi? (Bu belli değil)
***
Bence işin püf noktası, adı
İrtica ile Mücadele
Eylem Planı ile birlikte anılan Dursun Çiçek'in, 2009 başında,
ocak ya da şubat ayında
Erzincan'a gelip gelmediği hususudur. İddiayı kanıtlamak için, o tarihlerde, orduevinde kalanların listesine bakmak isteyen savcının talebi, "
devlet sırrı" gerekçesiyle reddedilmiştir. Hem
gizli tanık Munzur, hem de gizli tanık Efe, Dursun Çiçek'in Erzincan'a geldiğini ve 3'üncü Ordu Karargâhı'nda Erzincan başsavcısı
İlhan Cihaner'in de katıldığı bir toplantı düzenlendiğini ileri sürmüştür. Buna mukabil
İlhan Cihaner, Dursun Çiçek'i hayatında hiç görmediğini beyan etmiştir. Dediğim gibi, işin püf noktası,
Orduevi kayıtları. Çiçek Erzincan'a gelmemişse,
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın Erzincan'da uygulamaya konulduğu iddiası da iyice zayıflayacaktır. Tabii, İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı,
tutuklu sanık üsteğmen Ersin Ergut'un hard diskinden çıkan bilgilerin muhtevasını ve Yaylabaşı beldesi Jandarma Karakol Komutanı astsubay Murat Yıldız'ın,
TOKİ inşaat arazisine sakladığı
belgelerin mahiyetini biz tam olarak bilmiyoruz. Gizli tanık ifadelerinin dışında başka bilgi ve belge var mı?
***
İlker Başbuğ, konunun aydınlanması için yargıya yardımcı olmalı. Saldıray Berk ifadesini versin. Orduevi kayıtları mahkemeye teslim edilsin.
Hatta Dursun Çiçek'in, askeri helikopterle Erzincan'a geldiği ileri sürüldüğüne göre,
Genelkurmay Başkanı bu konuda da bir araştırma emri verebilir.
İddianamedeki deliller, bugünkü haliyle kifayetsiz bulunabilir (Bugünkü haliyle, Başbuğ'a hak veriyorum) Ama Dursun Çiçek'in Erzincan'a gelmiş olması çok şey değiştirecektir. Geldi mi, gelmedi mi? İşte bütün mesele bu!