27
Mayıs askeri darbesinin ardından gerçekleştirilen
gençlik eylemlerinin sloganlarından birisi de, ‘
Ordu-Gençlik El Ele Milli Cephede’ydi. Yani yarım kaldığını düşündükleri darbenin böyle bir ittifakla tamamlanacağına inanan gençler vardı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın
İsveç Parlamentosu’nda ‘soykırım’ tezinin kabul edilmesi üzerine yaptığı açıklamayı dinleyince bu sloganı hatırladım ve bugüne adapte etmeyi denedim: “Canan
Arıtman-Tayyip Erdoğan el ele milli cephede.”
Tezin gerçek sahibi, CHP’nin her gerginlikte öne çıkan ünlü milletvekili
Canan Arıtman. Patent ona ait. Başbakan’ın “100 bin
Ermeni’yi sınır dışı ederim haa!” dediğini duyunca, haklı olarak “Bunu daha önce biz söylemiştik” karşılığını verdi... Gerçekten, ‘şunları
sınır dışı edelim’ diyen ilk o olmuştu.
‘Ermeni
Soykırımı’ tasarısı ABD
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde gündeme geldiğinden ve kabul edildiğinden beri, hükümetin kimyasında bir değişme görülüyor. Başta Başbakan olmak üzere hükümet sözcüleri bütün güçleriyle bu tasarıların geçtiği ülkeleri tehdit ediyorlar. Ellerindeki imkânları sonuna kadar kullanıyorlar. Dış
siyasette, geri dönülmesi çok kolay olmayacak bir ‘gerginlik dili’ ağırlık kazanıyor.
***
Etrafa gerilim saçma yoluyla Ermeni tezlerinin reddedilmesinin sağlanabileceği düşüncesi rasyonel değil. Soykırım kararı, hali hazırda, Avrupa’nın birçok ülkesinin parlamentosunda kabul edilmiş durumda. Bundan sonra da benzer kararlar çıkmaya devam edecek. Zaten, dünyanın çok büyük bir bölümü, çok uzun bir süreden beri, 1915 Ermeni Tehciri’nin soykırım olduğu inancını taşıyor.
Örneğin ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, bu inancı paylaşanlardan biri. Ancak siyasi
nedenlerle ve özellikle de
Türkiye-
Ermenistan ilişkilerinin normalleşeceği konusundaki beklentilerden ötürü ‘şimdilik’ bu kararın ABD senatosundan geçmesinden yana olmadığını ifade ediyor. Benzer şekilde düşünen ve Türkiye ile ilişkileri iyi tutmak istediği için bu konuyu gündeme getirmemeyi
tercih eden birçok
politikacının var olduğu biliniyor.
‘Öfke gözünü bürümüş’ tabiriyle tanımlanabilecek bir psikoloji içinde olduğu izlenimini veren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üslubu ve ruh hali üzerine çeşitli analizler yapılabilir. Ayrıca, Başbakan’ın kullandığı bazı verilerde de hatalar var. Örneğin Türkiye’de kaçak
işçi olarak çalışan Ermeni sayısı, iddia edildiği gibi 100 bin değil. Bu konuda yapılan bir araştırmada rakamın 10 bin civarında olduğu ortaya çıktı. Fakat politikacılar önce 30-40 bin diye başladıkları rakamları açık artırma yoluyla 100 bine kadar çıkardılar. Daha çok Ermeni’yi çaresiz durumda bırakarak Ermenistan’a daha büyük zarar verecek ve acı çektirecek güçte oldukları mesajını iletmek istedikleri izlenimini veriyorlar.
İsveç Parlamentosu’nda bir karar çıkıyor, Erdoğan da faturayı ülkemizdeki gariban, çaresiz Ermenistanlı kaçak işçilere kesiyor, onları tehdit ediyor... Bu durumlarda birileri kalkıp “Bugün 100 bin kişiyi
sürgün edeceğini söyleyenler, 95 yıl önce neler yapmış olamazlar...” derlerse çok haksız sayılmazlar.
***
AK Parti hükümeti Ermeni meselesindeki ‘belirsiz’, ‘bulanık’ siyasetleri nedeniyle dış siyasette tam anlamıyla şaşkın bir görüntü veriyor. Bu şaşkınlığın artmasına paralel olarak, daha önce çokça sözü edilen ‘sıfır sorun siyaseti’ yerine ‘kabadayı
dış politika’ stili öne çıkıyor.
Gerginlik ve ‘çevremiz düşmanlarla dolu’ söylemi üzerinden yürütülen siyaset, geleneksel
Türk dış politikasının ana rotasıdır. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyen, komşulara
karşı büyük bir güvensizlik besleyen, içe kapanmacı bir siyasettir bu. AK Parti hükümeti bunu değiştirme iddiasıyla ortaya çıkmıştı. İlk başlarda önemli adımlar da attılar, dünyada saygın bir yer kazanmaya başladılar ve etkili oldular.
Şimdi sanki tersine doğru bir gidişle yüz yüzeyiz.
Hükümet, dünyayı korkutarak, oraya buraya tehditler yağdırarak 1915 Ermeni Tehciri’nin soykırım olduğu tezinin tersini kabul ettirmeyi başaramaz. Buna gücü yetmez. Ermenistan’la ilişkiler normalleştirilse, bütün bu konulardaki ön yargıların yıkılması ve dünyaya umut dolu yeni mesajların iletilmesi olasılığı doğabilirdi.
Azerbaycan’dan gelen baskılara ve muhalefetin de bastırmasına teslim olarak hareket ettiği izlenimini veren hükümet, geleneksel Türk dış politikasına dönüş yaptığı izlenimini veriyor.
***
Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’li Canan Arıtman’la el ele milli cephede. Bu
manzara sizce ne anlam ifade ediyor?