Bazen ifrit oluyorsunuz, "Şu en basit gerçeği neden kabul etmiyorlar" diye...
Mesela şunu:
-Bir tarih olayının niteliği, parlamentolardaki oylamalarla belirlenmez. Bir oy farkıyla gerçeğin mahiyeti değiştirilemez. Gelin tarih komisyonları kurup, olayı bütün boyutlarıyla ortaya çıkaralım ve sonucuna herkes razı olsun.
1915 olayları soykırımı mıydı, değil miydi? Orada kim ne yaptı? Tehcir nedir, soykırımı nedir, savaş ortamında ne, nasıl oldu? Türkler'e karşı ne yapıldı?
Ermeniler'e ne oldu?
Savaş, bazı olayları mazur gösterir mi?
Bunların her biri ayrı araştırmayı ve değerlendirmeyi gerektiriyor.
Ve siz,
İsveç Parlamentosu ya da
Amerikan temsilcileri olarak oturup, "şu şöyle" diye bir oy farkla karar veriyorsunuz.
Bunun çarpıklığı net ama çarpıklığın arkası da gelmiyor.
Bugün şu ülkenin, yarın öteki ülkenin parlamentosu toplanıp,
Türkiye'yi suçlu ilan etmeye hazırlanıyor.
Ne bu?
Ermeniler'in
lobi faaliyeti, iç
siyaset hesabı, belki Türkiye karşıtlığı...
Açıkça deniyor ki; "Türkler de
Amerikan seçimlerini etkileyecek kadar seçmene sahip olsa, milletvekillerinin seçim çalışmaları için daha çok para yatırabilseler, daha çok lobi yapabilseler iş değişecek!"
Şayet bir insani dram varsa, onun gerçekliğini kabul ettirecek süreç böylesine kirli bir süreç midir?
Ya da diyelim, aynı dönemde Türkler'in yaşadığı bir acı varsa bu, lobisi bulunmadığı için, milletvekillerini "ikna" etmek amacıyla yeterli para sarf edilmediği için, Amerikan seçimlerinde yeterli oy etkinliği sağlanamadığı için hiç dikkate alınmayacak mıdır?
İnsaniyet namına Türkiye medyasında bile sergilenen dramatik nutuklar, "Türkler'in acısı" söz konusu olduğunda sıfıra müncer mi olacaktır?
Ben, tam "Ermeni veya bir başkası, hiç kimseye hiçbir gerekçe ile zulüm irca edilmemeli" diyecek oluyorum ama bakıyorum ortaya, çamursu bir lobicilik çıkıvermiş ve bir kesimin acılarını kutsarken diğer kesimin üstüne basıp çiğnemekten kaçınılmamış.
Hani empati?
Bu Türkler'e karşı hiç empati yapan çıkmayacak mı?
Sanki ortada bir "Türkler'i
dövme modası" var ve o moda, ülkeden ülkeye taşınıyor.
Türkiye tavır koydu, İsveç hükümeti özür diledi.
Türkiye diplomatik-stratejik vs. güç kullanacak, Amerika,
Dışişleri Komitesi'nde alınan kararı askıya alacak!
Türkiye güç kullanamıyor olsa, boğazına ip geçirilecek.
Bu mudur, 1915 faciasına bakışın insani çerçevesi?
Belki de Türkiye ve Türkler'in gücü biraz daha fazla olsa, Amerika'da bir
Temsilciler Meclisi kalkıp, 1900'lü yıllarda Ruslar'la işbirliğine girişen Ermeni komitacılarının kendi ülkesini arkadan vurmasının ahlaki sorumluluğunu yargılayacak.
Ah şu tarihsel gerçekler ve ah şu konjonktürel güç değerlendirmeleri...
Bizdeki
diaspora, nazar değmesin işi bitirmiş durumda. Başkasına yönelik "hassasiyet taraması ve yargılaması" yapmakla meşgul.
Bu işi, önce diaspora kumpasından ve Türkiye'ye karşı politik
baskı makasından kurtarmak gibi bir işe hiç mi hiç kafa yormuyorlar. Batı parlamentolarındaki yargılamaları alıp, içeride press yapmaya başlıyorlar.
Ben, kendi hesabıma bazen bu çevrenin yargılayıcı üslubu karşısında, diasporanın bıçkınlığından daha çok tedirgin olmuyor değilim. Onun için içimden "Biraz da Türkler'e empati yapın" çığlığı kopuyor.
Kaçak Ermeniler'i AB ülkeleri alsa...
İki gün önceki haber:
AB ülkelerine gidişte vize kaldırılacak ama... İki şart öne sürülüyor:
Bir : Ülkenize kaçak girişleri önleyin. İki: Biyometrik pasaporta geçin.
Kaçak girişler deyince aklıma,
Başbakan Erdoğan'ın İngiltere'de söylediği sözler geldi. Ülkemize gelip kaçak olarak çalışan
Ermenistan vatandaşlarının memleketlerine geri gönderilmesi...
Erdoğan'ın çıkışı, besbelli Batılı ülkeleri rahatsız ediyor. Bizde de tepkiler oldu.
Beni meşgul eden konu ise şu:
Acaba AB ülkeleri, bize gelip kaçak çalışan Ermeniler'in kendi ülkelerine gitmesi konusunda ne derler?
Türkiye'de işsizlik sorunu var, 100 bin kaçak
işçi gelmiş çalışıyor.
Acaba AB, bu 100 bin insanın Türkiye'ye girişine de "kaçak giriş" olarak bakıyor ve buradan AB'ye geçişlerini
tehlike olarak görüyor mu?
Acaba AB, "Onlar en iyisi Türkiye'de kalsınlar ne AB ülkelerine gönderilsin ne de memleketlerine iade edilsin" gibi tam oportünizm denebilecek bir görüşteler mi?
Başbakan Erdoğan hazır İngiltere'ye gitmişken, oradan AB ülkelerine seslenseydi:
"-Alın şu 100 bin Ermeni işçiyi, istihdam edin! Bu, AB'nin insani duyarlılığına çok yakışır!"
Alırlar mı? Ne dersiniz? Bu insani duyarlılığı sergilerler mi?