Aslında
Genelkurmay Başkanları kendi kurumlarını doğru dürüst yöneterek Türkiye’nin “patronu” olmaya kalkmasalar, size çok daha keyif alarak dün gelmeye başlayan kırlangıçlardan söz etmek isterdim...
Ama kullandığı “ekosistem” kavramından bile pek haberdar olmayan
Genelkurmay Başkanı bir taraftan gazetecileri Askeri
Ceza Kanunu’nun 95. maddesiyle tehdit ediyor, diğer yandan da Askeri Ceza Kanunu dâhil, anayasayı ve yasaları fütursuzca çiğniyor.
***
Ergenekon Davası’nda bir numaralı
sanık konumundaki
Org. Saldıray Berk konusunda açıkça taraf olan Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un son demeçleriyle...
Anayasa’nın 138. maddesi...
Anayasa’nın 288. maddesi...
Keza Askeri Ceza Yasası’nın 148. maddelerini düpedüz çiğnemiş bulunmakta... Gerçek bir hukuk devletinde, bır
akın gazetecileri Askeri Ceza Kanunu’yla tehdit etmeyi, kendisinin paçasını kurtarması pek kolay olamaz... Ama maalesef burası adeta dağ başı...
***
Baksanıza... Şemdin
Sakık, Lagin Yayınları tarafından yayımlanan Şiddetin Sefaleti isimli kitabında eski Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt’ın kendisinin işkenceli sorgusuna, “iyi çocuklarla” birlikte, o zamanın 7.
Kolordu Komutanı sıfatıyla bizzat katıldığını anlatıyor: “Bu sefer sorguyu DGM Başsavcısı ve 7. Kolordu Komutanı birlikte yürütüyorlardı. Soru sormaya başladıklarında, başkası üzerine ifade vermemi sağlamak için
sorgulama yaptıklarını hemen anladım. Hakkında bilgi istenen kişiler arasında
Cengiz Çandar, Mehmet Ali
Birand,
Akın Birdal,
Salim Ensarioğlu, Ahmet ve
Mehmet Altan kardeşler de bulunuyordu. Kısacası Türkiye’nin ne kadar önde gelen ismi varsa, hepsi soruldu. Bu kişilerin
örgütle ne tür ilişki içinde oldukları, örgütten para alıp almadıkları, neden Şam ve Bekaa Kampı’na gittikleri ve her birisi hakkında ne düşündüğümü sordular. Daha doğrusu ülkenin ileri gelen bu gazeteci, yazar ve siyasetçilerinin örgüte yardımcı olduklarını, para karşılığında örgüt propagandası yaptıklarını
itiraf etmemi istediler.
Açıklamaya, ‘bu şahsiyetleri...’ diyerek başladım ki, ‘bunlar şahsiyet değil, bunlar birer
hain, bu hainler diyeceksin...’ telkiniyle konuşmamı kestiler.
Yine de birine
iftira atmama kararlılığımı korumaya çalıştım”...
İşkenceli sorguya bizzat katılan, insanlara hayâsızca iftiralar atmaya çabalayan bir zihniyetten gelmekteyiz...
***
Bu arada... Dün...
Poyrazköy davasıyla birleştirme talebiyle
İstanbul 12.
Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen
Kafes İddianamesi,
mahkeme tarafından incelenmeye başlandı. Üçü
tutuklu 33 şüphelinin yer aldığı iddianamenin bir numaralı şüphelisi
emekli Koramiral Ahmet
Feyyaz Öğütçü. 65 sayfadan oluşan ve altı ek klasörü bulunan iddianamede yer alan amiraller “örgüt üyeliği” ile suçlanıyor. İddianamenin kabulü veya reddine 19 Mart’ta karar verilmesi beklenmekte...
Yani...
Gelişmelerin ciddiyeti, Genelkurmay Başkanı’nın “hem savcı, hem hâkim, hem
avukat” olma isteğinin çok uzağında...
***
Kendini “devlet adamı” sanan ama 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre
maaş alan ordu
yönetimindeki askeri bürokratların, Org. Saldıray Berk için kendilerini alenen suç işleyerek ortalığa atmaları da ilginç.
Acaba neden?
Tabii, askeri yönetim altındaymışız gibi izlenim veren ortama rağmen bir parlamento ve hükümetimiz var... Bir sanığın 3.
Ordu başında kalmasına ve bunu destekleyen komutanlara karşı ne düşünüyorlar acaba? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 65. maddesi “beş yıldan daha fazla ceza gerektiren suçlardan yargılananların açığa alınması” yetkisini
Milli Savunma Bakanı’na veriyor... Org. Saldıray Berk’in şu andaki konumu da tam bu...
***
Org. Berk’in “arkasında” Başbuğ var.
Hukukun ve yargının “arkasında” kim olacak?
Hükümet sürekli konuşarak suç işleyen ve sanıklara arka çıkan bir Genelkurmay Başkanı’na karşı, hiç olmazsa Org. Berk’i açığa alarak, hukukun ve yargının ardında olduğunu dolaylı olarak ortaya koyamaz mı?
Biz de “hükümetin varlığını” hatırlamış oluruz...
Bir sanığın yönetiminde bir ordu, “parlamenter demokratik bir hukuk devleti”nde ne içeriye, ne de dışarıya izah edilecek bir durum değil...
Yaşadığımız mevcut durum koca bir skandal...
***
Askerler o kadar ortalıkta ve demokrasiyi katlederek her konuya o kadar çok müdahiller ki... Gelmekte olan kırlangıçlara bile yer bırakmıyorlar...