Melih Aşık'ın silahları azaltma çağrısı...


Münih’teyim... Türkiye’deki kamplaşmanın yurtdışına aynen yansıdığını bir kez daha gözlemledim. Bildik itirazlar, kaygılar, bunalımlar yâd ellerde de gündemden düşmüyor. Bir grup Türkiye kökenli yurttaşımızla ‘Ne olacak bu Türkiye’nin hali’ni konuştuğumuz toplantıyı ‘Bizim Aile’ isimli bir inisiyatif düzenledi. En az yarısı kadınlardan oluşan dinleyici kitlesi ile üç saat boyunca konuşma, dertleşme, karşılıklı kaygıları dile getirme imkânı bulduk. Dinleyici kitlesi sol kökenli insanlardan oluşan toplantının benim açımdan en sevindirici olan tarafı, büyük çoğunluğu herhangi bir siyasi örgüte ait olmadığını ifade eden izleyici kitlesinin, Türkiye’deki değişimi ve dinanizmi görüp, anlayabiliyor olmasıydı. Münih’teki izleyicilerin önemli bir kısmıyla aynı frekanstan ses verdiğimizi görmek beni mutlu etti. Türkiye’li solcuların bir bölümünde gelişmekte olan yenilik özlemi, Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da göze çarpıyor. Tabii bu yenilik özlemi, bir ‘örgütlenme’ ihtiyacını içinde barındırıyor. Yeni kurulan Eşitlik ve Demokrasi Partisi(EDP)’nin Avrupa’da da bir beklenti yarattığını gördüm. Ayrıca, bazı tanınmış isimlerin süreçten çekildiklerini ve kuruluşa katılmadıklarını açıklamalarının üzüntülere neden olduğunu gözlemledim. *** Son yıllarda hızlanan kamplaşmanın da etkisiyle, sol kesimde ciddi bir muhafazakârlaşma eğiliminin de kökleşmekte olduğunu uzun bir süreden beri gözlemliyoruz. Değişimi anlamayan, onu zararlı bulan ve ona direnilebileceğine inanmak isteyen kesimlerle solun önemli bir bölümü ittifak içinde. Bu kısmen örtülü, kısmen açıktan yürüyen ittifak giderek kendi içinde bir istikrar da kazanıyor. AKP’ye olan öfke ve güvensizlik nedeniyle son dönemde yapılan her şeyi ‘zararlı’ olarak tanımlayan, içeride ve dışarıda yaşanan yeni gelişmeleri önyargılı bir şekilde algılamayı sürdüren eğilim varlığını sürdürüyor. Ergenekon davasında yalnızca olumsuz noktaları görmek isteyen, davanın askeri vesayeti derinden sarsan bir etki yaptığını göz ardı edenlerin sayısı yüksekliğini koruyor. Sol içinde belki de ilk kez bu süreç nedeniyle derin bir ayrışma, kırılma yaşanıyor. Daha önceki ayrılıklar aslında çok derine inen ayrılıklar değildi. Bazen ‘tesadüf’ olarak adlandırılabilecek meseleler bile sol içinde ayrılıklara neden oluyordu. Daha çok da sosyalist ülkelerdeki deneyimler temelinde ayrışmalar yaşanıyordu. Bu kez öyle değil. Asker vesayeti konusunda gözlemlenen tutum farkı, temel ayrılık eksenini oluşturuyor. Yani ayrılık somut bir çelişme üzerine oturuyor. Ordu-siyaset, devlet-din ilişkisi, milliyetçilik-sol, özgürlük-sol bağlantısı gibi konular da, ayrışmanın ve tartışmaların önemli eksenleri olarak ağırlık kazanıyorlar. Sol, eskiye oranla çok daha somut ve gerçek temellere dayanan bir ayrışma yaşıyor. *** İstanbul-Münih uçağında okuduğum 13 Mart tarihli Milliyet’teki Melih Aşık’ın köşesindeki ‘Silah batırdı...’ başlıklı değerlendirme dikkatimi çekti. Aşık, değerlendirmesinde Yunanistan ve Türkiye’deki silahlanma harcamalarının yıkıcı etkisini ele alıyor: “Komşu Yunanistan ekonomik krizler içinde kıvranıp duruyor. Krizin ana nedenlerinden biri yüksek silah harcamaları. Yunanistan 2000 yılından 2008 yılı sonuna kadar toplam 76 milyar dolar silah harcaması yapmış. Adam başına ortalama 700 dolar harcama görünüyor. Yunanistan’ın krizden çıkabilmesi için askeri harcamaları büyük ölçüde kısması gerekiyor.” Melih Aşık, bu değerlendirmenin ardından Türkiye’ye dönüyor ve şu uyarıları yapıyor: “Peki Türkiye’nin durumu nedir? Dokuz yıllık aynı dönem içinde Türkiye’nin silah harcamaları 120 milyar dolar olmuş. Aynı dönem içinde özelleştirmelerden elde edilen gelirin yaklaşık üç katı. Yunanistan gibi Türk ekonomisini çökerten de silah harcamalarıdır.” Buradan bir de çözüm önerisinde bulunmuş Melih Aşık: “Şimdi ortaya çıkan ekonomik gerçekler aynı zamanda bir fırsatın da başlangıcı olabilir aslında. Neden iki ülkenin liderleri baş başa verip karşılıklı asker ve silah indirimini görüşmüyor? Neden iki ülke aç kalma pahasına ABD silah sanayiini ayakta tutma görevine böyle sıkı sarılmış durumda?” Melih’in bıraktığı yerden sürdürüyorum. Gelin Türkiye’nin asker sayısını ve silah harcamalarını gündeme getirelim ve tartışalım. İşsizlik, aşırı borçlanma gibi dertlere çözüm üretme imkanı bulmamız da kolaylaşabilir. Yunanistan’ın başına gelen bizim başımıza gelmeden bu konuları bir yola koymak hiç de fena olmaz...
<< Önceki Haber Melih Aşık'ın silahları azaltma çağrısı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER