Başbakan Erdoğan '
Demokratik Açılım' vesilesi ile bugüne kadar pek alışık olmadığımız türden toplantılar yapıyor. Toplumun farklı kesiminden kişiler ile yaptığı bu toplantılarda
etiket' title='açılım haberleri'>açılımı anlatıyor.
Bunlardan bana göre en ilginçlerinden olanı sanatçılar ile yaptığı toplantılar.
Tayyip Erdoğan birçok alanda olduğu gibi kültür sanat alanında da farklı bir
profil sergiliyor. Zira biz bugüne kadar başbakanlarımızın yahut siyasi liderlerimizin sanat ile bu kadar yakından ilgilendiğine pek aşina değiliz. Misal, geçtiğimiz gün Eşrefpaşalılar filminin galasına katıldı Başbakan. Yaşım artık
genç sayılmaz ve şahsen
Demirel, Ecevit,
Erbakan gibi liderlerin sair ciddi ve önemli işlerinden
vakit bulup böyle galadır, dinletidir, sergidir türü aktivitelere zaman ayırdığını pek hatırlamam. Siyasilerin ilgisi az olunca, sanatçıların sorunları da
doğal olarak daha fazla olagelmiştir. Geçtiğimiz
akşam İstanbul Kültür AŞ'nin sinemacılara verdiği y
emekte sevgili
Nevzat Bayhan'ın olanca iyi niyetiyle yaptığı konuşmada özellikle sinemacıların sorunlarıyla ilgili samimiyeti, özelde sinema, genelde sanat ile siyasetin arasındaki bu mesafeli ilişkinin sorunları derinleştirmesi bir yana çözüm konusunda herhangi bir fikir birliğinin olmaması da bence düşündürücüydü.
Bu toplantıya tekrar döneceğim... Emniyet yetkilileri geçtiğimiz gün tarihimizin en büyük korsan yayın operasyonunu gerçekleştirdi. Rakamlar ve görüntüler insanı dehşete düşürecek boyuttaydı.
Piyasa değeri 40 milyon (bir başka yetkiliye göre bu rakam 100 milyonu buluyordu) TL değerinde korsan yayın toplamıştı Emniyet. Daha önemlisi, bu
sektör artık yerleşik hale gelmişti.
Vali Güler sadece son 3 yılda ele geçen korsan yayın sayısının 3 milyonu bulduğunu açıkladı. Rakama bakın, yapılan operasyonlarda bin 100 kişiye yakın insan gözaltına alınmıştı. Nasıl kocaman bir sektör olduğunu varın siz tahmin edin artık!
Buyurun size bir ürkütücü rakamlar silsilesi daha: Son bir yıl içinde yapılan operasyonlarda orijinal piyasa değeri 142 milyon olan, 14 milyon 247 bin 89 adet bandrolsüz CD, DVD ve VCD film,
müzik, program ve bunlara ait
kapak kartoneti yakalandı.
Korsan sektör o kadar kurumsallaşmış durumda ki, neredeyse her köşe başında bir seyyar korsan tezgâhı bulunuyor. Hatta kendilerine göre çok satanlar filan listesi oluşturuyor korsancılar. Her gün yolumun üzerinde duran bir korsancı geçtiğimiz gün, 'Abi istediğin özel bir kitap var ise söyleyelim bassınlar' diye isteğe bağlı
üretim yaptıklarını bile söylemişti!
Pekiyi, bu çarpık ve haksız tabloda tek suçlu sektörü kuranlar mı?
Okur, izleyici olarak bizim, yayıncı ve yapımcı olarak şirketlerin hiç mi kabahati yoktu? Ya saçma sapan vergiler ile bu sektörü her dönem
kontrol altında tutmaya çalışan sistemin hiç mi günahı yok? Maliyeti 1,5-2 TL olan bir kitabı 20-30 TL etiket fiyatına satan yayıncı-yapımcılar bu çarpık düzeni düzeltmek için üzerlerine düşen görevi yapıyorlar mı acaba? Ya da biz tüketiciler korsana verdiğimiz paranın, bir hak ve emek gaspı olduğunu ne zaman fark edip, biraz daha fazlasını vererek orijinalini satın almayarak sektörü beslediğimizi fark ediyor muyuz? Ya da devlet... Vergileriyle, bandrol bedelleriyle belini büktüğü sektörü biraz daha rahatlatmak için 'neler yapabilirim'i araştırıyor mu acaba?
İstanbul Kültür AŞ'de yapılan toplantıda sinemacılar farklı sorunlardan bahsederken, temel olarak devletten sektöre sahip çıkmasını, bunun için de kesenin ağzını açması gerektiğini söyleyip durdular. Misal 'Rüsum'dan kimse şikâyet etmedi, kimse 'nasıl olur da sinema salonları ile meyhane aynı statüde görülür' demedi! Devletin para vermek yerine aldığı vergiyi düşürmesi, film yapımını kolaylaştırması gerektiği yönünde kimse fikir beyan etmedi...
Mantık, 'Devlet bana para versin, film çekeyim, kitap yayınlayayım, sonrası benim için önemli değil, yin
e devlet elimden tutsun' olunca sorunları köklü olarak çözüme kavuşturmak pek kolay değil. Değil ama Panorama 1453
Tarih Müzesi şahane, mutlaka görün!