Mâlumunuz, Devler Ligi’nde çeyrek
finale kalan
takımlar bu hafta kesinlik kazanacak. Ama ana tablo aşağı yukarı şekillenmiş gibi: Büyük bir
sürpriz yaşanmazsa Manchester,
Arsenal,
Bayern ve Lyon’un yanına,
Barcelona,
Bordeaux, Sevilla ve
Chelsea-
Inter galibi eklenecek. Her ne kadar Lyon’un Real’i elemesine büyük bir sürprizmiş gibi baksak da, Ş.Ligi’nde uzun zamandır pek bir sürpriz yaşanmıyor, aslında bu
sezon da yaşanmadı.
2004’ün olağan dışı Porto-
Monaco finalinden beri Devler Ligi’nde tablo değişmiyor:
Çeyrek final biletleri hep 4 büyük
futbol ülkesi (
İngiltere,
İspanya,
İtalya,
Almanya) ve onlara
oyuncu yetiştiren 4 takım (Lyon, Porto,
Benfica, PSV) arasında paylaşılıyor. (Bu tabloya son 5 sezonda
isyan eden tek
ekip Zico’nun F.
Bahçe’si olmuştu. Sanırım sıradaki isyankâr Blanc’ın Bordeaux’su).
Peki bu 4 ülke+4 takımın; ya da daha aktüel bir perspektifle 2010 Nisan’da çeyrek finallerde görmemiz muhtemel bu 9 ekibin özelliği ne? Burada olmalarının tek nedeni
ekonomik büyüklükleri mi?
1) Ekonomik tablo
Bu yıl çeyrek final potasında olan 9 ekibin (M.
United, Arsenal, B.
Münih, Lyon, Barcelona, Bordeaux, Sevilla, Chelsea/Inter’in) ekonomik büyüklüğü, tabii ki rakiplerinin biraz üstünde. Söz konusu 9 takımın sekizi, 200 mi
lyon euronun üstünde oyuncu değeri olan ekipler.
Lâkin 139 milyon euroluk Bordeaux kafaları karıştırıyor; hele de G.Saray-
F.Bahçe ikilisinin market değerlerinin 120-130 milyon aralığında seyrettiğini görünce... Bordeaux gibi Porto da aşağı yukarı G.Saray-F.Bahçe paraları harcanarak kurulmuş ve
Portekiz ekibi tam 4 sezondur üst üste gruplardan
terfi etmeyi başarıyor.
2) SİSTEM ANALİZİ
Ş.Ligi’nin son dokuzlusundan beşi, Barcelona, Chelsea, Arsenal, Bordeaux ve Lyon, ağırlıklı olarak 4-3-3 benzeri bir diziliş kullanıyorlar. Chelsea zaman zaman Anelka-Drogba’yla forveti ikiliyor; Arsenal de santrforları sağlıklıyken 4-4-2’yi deniyordu. Mâlumunuz, Rijkaard’ın Galatasaray’ının da genelde
tercih ettiği
sistem 4-3-3 oluyor.
Inter ve Sevilla, (belki de ellerinde çok sayıda iyi santrfor olduğu için) 4-4-2’yi tercih edenler... Inter’in elinde Pandev-
Milito (Eto’o), Sevilla’nın elinde de Kanoute-Fabiano (Negredo) olduğu için herhalde
Mourinho ve Jimenez maksimum sayıda iyi oyuncuyu sahada tutmaya çalışıyorlar. (Acaba bu tarz bir ikili
Daum’un elinde olsaydı, 4-4-2’yi dener miydi diye düşünmeden edemiyor insan!)
Van Gaal ve Ferguson’sa, rakibe göre sistem değiştirebilen hocalar...
M.United zaman zaman
Rooney-Berbatov’lu çift santrforla, zaman zaman da önde
Valencia-Rooney-
Nani gibi bir üçlüyle oynuyor. Van Gaal de
Robben-Gomez-Ribery’li tehlikeli üçlüsünün içine ikinci santrfor Müller’i de katabiliyor.
9 takım içinde “10 numaralı” oynayan da var; Mourinho zaman zaman iki santrforunun arkasında
Sneijder’i, Blanc da Chamakh’ın arkasında Gourcuff’ü kullanıyor.
Fenerbahçe antrenörü Daum, Blanc’ın sistemine benzer bir anlayışa sahip. Mourinho’nun Sneijder-Pandev-Milito’lu 4-3-1-2’sini ise pek tercih etmiyor.
3) TEKNİK?ADAM?İSTİKRARI
Bu yılın 9’lu çeyrek final adayı grubunun
teknik adamlarının çalışma süresi ortalaması yaklaşık 6 yıl... Söz konusu 9 takımdan sadece ikisinin (B.Münih ve Chelsea’nin) hocası bu sezon göreve başlamış. Eğer Inter de Chelsea’yi elerse, çeyrek finalist 8 takım içinde görevinde ilk yılı olan tek teknik adam Van Gaal kalacak gibi... Ömürlük kontratlı Ferguson ve Wenger’in yanı sıra Barcelona’da
Guardiola, Bordeaux’da Blanc, Sevilla’da Jimenez ve Lyon’da Puel, eğer büyük aksilikler çıkmazsa 2015’te de bu yazının içinde bu
takımlarla bulunmaya adaylar.
Mâlumunuz,
Turkcell Süper Lig’in ilk 4 sırasını işgal eden 4 teknik adamdan henüz hiçbiri, takımlarıyla Ağustos’tan Mayıs’a bütün bir sezonu tamamlamış değiller!
4) KADRO İSTİKRARI
Market değerleri ortalaması 310 milyon euro olan ve
transfer kabiliyetleri tartışılmayacak bu 9 takımın bu sezon aldıkları oyuncu sayısı ortalaması sadece 4 buçuk... 2009-2010’da Arsenal 2, Manchester, Barcelona, Bordeaux ve Sevilla 3, Chelsea 4, Lyon 5 transferle yetinmişler.
Süper Lig’in Ş.Ligi’nde var olma savaşı veren dörtlüsünden G.Saray bu sezon 10,
Beşiktaş 8, Fenerbahçe ve
Bursa ise 7 transfer yapmış. Ayrıca Süper Lig’in 2008-09’da 292 yeni oyuncu, 38 teknik adam sözleşmesiyle
Avrupa lideri olduğunu da not edelim. (Detaylı tablolar, meleke.com’da)
NETİCE
Bu 9 takımın başarısını sadece birkaç parametreyle açıklamaya çalışmak tabii ki yetersiz kalır. İçlerinde altyapıda harika işler yapanı da var, transferde mucize paralar kazananı da... Ama sanki Türk kulüplerinden daha fazla gözüken özellikleri, tek kelimeyle özetlemek gerekirse: “
akıl” ...
4
Mart 2008’de F.Bahçe’ye elenen Jimenez hâlâ görevde ve Sevilla yine çeyrek final kapısında... O gün Jimenez’i eleyen F.Bahçe’yse bir daha
Avrupa Ligi son 16’sını bile göremedi.
Bir ay önce
Getafe karşısında iki stoperi birden kırmızı
kart görüp 65 dakika eksik oynayan Barcelona’nın teknik patronu Guardiola, “Kararları konuşmak zaman kaybı. Geçen sene aynı
hakemlerle 6
kupa kazandık” diyerek mi acaba hakem komitesini daha yüksek bir
baskı altına soktu? Yoksa “Bizim bir Victor Gonzalez’imiz yok ki... O
köşe yazarı her fırsatta Real’in haklarını koruyor” deseydi daha etkili mi olurdu?
“Son 9” çok uzak değil... Sadece biraz daha akıllı olmamız gerek galiba.
Hiddink’e tek bir soru
10 gün önce de yazmıştım, cevabını alamadığımız için bir kez daha değinme ihtiyacı hissettim: Hiddink’in
Türkiye ile kontratında “aynı anda başka bir takımı çalıştıramaz” şartı var mı? Eğer Hiddink’e gelecek sezon R.Madrid’den, Juventus’tan veya Beşiktaş’tan
teklif gelirse TFF’nin bir
yaptırımı olabilecek mi? Özgener ve Hiddink, yarınki basın toplantısında bu konuya bir açıklık getirebilir mi?
Ayrıca, Ersun Yanal’ın kontratının süresi ne kadar? Yanal’a veya diğer altyapı hocalarına milli takımlarda çalışırken Süper Lig kulüplerinden teklif gelirse TFF’nin tavrı ne olacak? Yanal’ın, Çetiner’in ve diğer altyapı hocalarının görevi bırakmaları halinde bir yaptırım uygulanması söz konusu mu?