Tayyip Erdoğan nereye kadar?..


Asker, bundan 39 yıl önce bugün yayınladığı 12 Mart Muhtırası’yla Başbakan Demirel’i iktidar koltuğundan devirmişti. Sonra Demirel ne yaptı? Önce, askeri yönetimin hükümetine parlamentoda güvenoyu verdi. Sonra, kendini deviren askeri yönetimin anayasa değişikliklerini canı gönülden destekledi. Bu arada, kendini devirmiş olan askeri yönetimin Deniz Gezmiş’lerle ilgili idam kararlarını parlamentoda onayladı. Geçen 39 yıl içinde Demirel’in kendisine neden böyle yaptınız diye çok soruldu, genellikle aynı cevap alındı: “Parlamentoyu açık tutmak için...” Demirel, 1980’in 12 Eylül’ünde bir kez daha devrildi, ama bu kez parlamentoyu da açık tutamadı. Fakat Demirel, 12 Mart sonrasında olduğu gibi, yine seçim sandığından çıkıp iktidara gelmeyi başardı. Bir başka deyişle: “Altı kere gittim, yedi kere geldim!” efsanesi... Gidip geldi de ne oldu? Askeri, Avrupa demokrasilerindeki gibi siyasetin dışına çıkartan, askeri sivil otoriteye bağlı kılan demokratik reformlar mı yapıldı? Hayır. Her seferinde gidip gelen Demirel, askerin 12 Mart’ta, 12 Eylül’de koymuş olduğu ‘kırmızı çizgiler’ içinde oynamaya devam etti, bunu da maalesef demokrasi sandı. Demirel gitti, geldi ama kökleri tarihimize uzanan ‘vesayet sistemi’ ya da Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle, ‘bürokratik oligarşi’ bu ülkenin tepesindeki yerini korumaya devam etti. Şimdi güncel soru şu: Tayyip Erdoğan ne yapacak?.. Bir konuda herhangi bir kuşkum yok: Yakın siyasal tarihimizde Tayyip Erdoğan kadar ‘vesayet sistemi’ne ya da ‘bürokratik oligarşi’ye kafa tutan, onunla hesaplaşmaya çalışan bir başka başbakan görmedim. Eğer Tayyip Erdoğan’ın bir başbakan olarak siyasal iradesi ile kararlılığı olmasaydı, -ve tabii Çankaya’da da Cumhurbaşkanı Gül oturmasaydı- Balyoz, Sarıkız, Ergenekon bu ülkede yargı sahnesine çıkamazdı, darbeciler yargılanamazdı. Bunun altını çiziyorum. Peki, bunun arkası gelecek mi? Şöyle de sorulabilir: Tayyip Erdoğan bundan sonrasında demokrasinin gereklerini yerine getirip, askeri sivil otoriteye gerçekten tabi kılacak kurumsal değişiklikler için yoluna devam edecek mi? Yoksa Demirel’in bir zamanlar yaptığı gibi, ‘kendi genelkurmay başkanı’nı bulunca, bu kadarı yeter deyip uzlaşacak mı? Hadi bir adım daha ileri giderek sorayım: Teslim olacak mı? Bu soruya Tayyip Erdoğan’ın yanıtını biliyorum, “Teslim olmam, sonuna kadar giderim!” diyor, demokrasiyi bir görev olarak bellediğini söylüyor. Buna inanmak istiyorum. İnanmak için de nedenlerim yok değil. Ama yine de sırf sözlerin bizim siyaset meydanında her zaman fazla bir hükmü olmadığını da biliyorum. Çabuk unutulur bizde sözler. Demirel’in “Dün dündür, bugün de bugün!” sözünü hep hatırlarız. O yüzden önemli olan sözün gereğinin yapıldığına tanık olmaktır. Bu açıdan bakınca, benim dünkü yazımda pek öyle iyimserliğe yer bırakmayan bir örnek vardı, Milli Savunma Bakanlığı’yla ilgili olarak. Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkında 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası isteniyor. Bu durumda, TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesine göre görevinden alınması gerekiyor Bakanlık tarafından. 12 gün geçti, hâlâ ses seda yok. Bu nedenle dünkü yazımın başlığında, Tayyip Erdoğan’la Vecdi Gönül‘e sormuştum, Milli Savunma Bakanlığı bir ‘protokol bakanlığı’ mı diye...
<< Önceki Haber Tayyip Erdoğan nereye kadar?.. Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER